31

225 32 29
                                    


Bir ay geçmişti konuşmamızın üzerinden, ne ben yazmıştım ne de o.

Ara verişimiz bizi birbirimizden uzaklaştırmıştı sanki, aramadık hiç birbirimizi, karşılaşmadık, mesajlaşmadık...

Acı veriyordu, en azından bir kaç kez görüşürüz sanmıştım. Bir kez olsun yazmamıştı, bende yazmamıştım ama bekliyordum yazmasını. Saçma belki ama bu böyleydi, bekliyordum ama yazamıyordum. Ben istemiştim ara vermeyi.

Gece saat dörde geliyordu ve hala uyuyamamıştım, Özge'nin attığı story'de yan yana güzel bir fotoğrafları vardı. Ben mesaj beklerken onun o kızla olması bana fazla acı vermişti. Sevmiyorduysa umut vermeseydi.

Fotoğrafa bakıp ağlamaya devam ettim, bir çocuk bu kadar nasıl acıtabiliyordu canımı?

Ben ağlamaya devam ederken bir bildirim düştü ekrana, fotoğrafın üzerine. Pamir'den...

Pamir: Selam.

Pamir: Bence artık bu ara verme işine bir son versek diyorum, ben seni çok özledim çünkü.

Aynen

Özle sen biraz daha özle

Sana bu ayrılık çok iyi gelmiş gibi hem

Pamir: Ne demek istiyorsun Yağmur?

Özge diyorum Pamir, Özge.

Bizim ayrılmamızı sağladı ama sen hala onunla görüşmeyi kesmeyip bir güzel eğlenebiliyorsun ya,

Onu diyorum

Hayır biraz ya biraz bile düşünmedin mi bu kız bu fotoğrafı görür üzülür bir ay yazmamışım bir de gidip ayrılmamızın nedeni olan kızla fotoğraf atmayayım diye

Yemin ediyorum beyinsiz salaksın

Çileden çıkarıyorsun insanı ya

Pamir: Ben kimseyle fotoğraf atmadım

Pamir: Ama birileri beni kıskanıp benden mesaj beklemiş sanırım :)

Pamir: Ah be yavrum yazsaydın ya bana

Pamir: Rahatsız olursun diye kaç kez yazıp yazıp sildim ben

Pamir: Lan mal

Pamir: Senden başka birini sevebilir miyim ben amına koyayım ya bir düşünsen anlayacaksın da

Pamir: Özgenin attığı fotoğraf eski

Pamir: Sen bide ağlamışsındır da

Pamir: Mal amına koyayım ya kendine küfür ettiriyorsun adamı yavrum birtanem bebeğim niye yazmıyorsun sormuyorsun da kendi kendine hüküm verip bir şeyler kuruyorsun kafanda?

Pamir: Neyse neyse benim kıskanç bir bebeğim var şimdi kapısında bekliyorum ama çalmaya cesaret edemiyorum kapıyı, gözleri ya kızarıksa ya ağlıyorsa diye.

Pamir: Sen benim bebeğime söyler misin bir elini yüzünü yıkayıp kapıya gelsin ben onu çok özledim de :)

Telefonu yatakta bırakıp koşarak lavaboya girdim. Harabeye benziyordum, gözlerim kızarmış, uykusuzluktan göz altlarım morarmış, saçlarım dağılmıştı.

Hemen elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı bağladım ve göz altlarıma kapatıcı sürdüm. Aynı hızla koşarak kapının önüne geldim ve derin bir nefes aldım. Yavaşça kapı kulbuna elimi uzatıp açtım ve karşımda onu gördüm.

Göz altları morarmıştı benimki gibi ve elinde bir buket papatya vardı.

Gözlerime uzun uzun baktı ve elini uzatıp göz altlarımdaki kapatıcıyı nazikçe bas parmağıyla sildi. Yüzünde buruk bir tebessüm vardı.

Yavaşça gülümsedim, bir aylık ayrılık son bulmuştu sanki. Elini çektiği an kollarımı boynuna doladım, gözlerimden yaşlar aktı. Boynuna bir kaç büyük öpücük kondurdum. Eğilerek kafasını boyun girintime gömüp koklayarak bir öpücük kondurdu.

Bir kaç dakika öyle birbirimize sarıldık.

Yavaşça geri çekildiğimde burnumun ucuna işaret psrmağıyla bir fiske vurdu ve gözlerimdeki yaşları sildi.

"Hep ağla böyle tamam mı, nedenini nasılını sorma üz kendini böyle... Ayıp be. Yavrum, bebeğim niye böyle yapıyorsun? Keşke ayrı kalmasaydık şuna bak zayıflamışsın. Nerde senin göbeğin? Ah, ah... Yemek yedirmem gereken bir bebek var, yokluğumda aç kalmış belli." Gülerek söylediği şeylerden sonra kaşlarımı çattım.

"Ne yani, kilolu muydum ben sana göre?"

"E yani vardı bir göbüş ama gitmiş... Neyse gelir geri. Dur bir yemek yapalım biz seninle kusana kadar yiyelim, bu gece yağmur bekleniyormuş. Yağmura çıkıp ıslanırız belki sonra..."

Gülümsedim ve kafamı salladım. Elimi tutarak mutfağa götürdü bizi. Belimin iki yanını tutup tezgaha oturttu beni ve burnuma bir öpücük kondurup yemek yapmaya başladı. 

Yaptığı yemekleri patlayana kadar yedik ve en son cidden kusacaktık. Koltukta o benim karnımı ovuşturuken ben öylece kucağında oturmuş televizyondaki tom ve jery çizgi filmini izliyordum. Ben istemiştim açmasını ve kırmamıştı beni.

Dışarıdan gelen gök gürüldeme sesiyle gülümsedim ve kucağından kalkıp kendime bir hırka ve ona da babamın montlarından birini getirdim. Kolay hasta olan biriydi.

Dışarı çıkıp mahalle boyu koştuk yağmurun altında, bazen yere yattık, parka gidip kaydıraktan kaydık, beni salıncakta salladı ve bende onu sallamayı denedim.

Şimdi ise öylece parkın ortasında, yağmurun altında, alınlarımız birbirine yaslı bir şekilde gülüyoruk.

Gözlerimi açıp zaten beni izleyen adamın gözlerinin içine baktım, gözlerindeki muzip parıltıyla yavaşça elini boynum ve yanağım arasına yasladı. Sanki zaman ağır çekime alınmış gibi yavaş yavaş yaklaşıp dudaklarımı dudaklarıyla örttü.

O gece birbirimizi doyasıya bir hasretle öpmüştük, yağmurun altında...

☔︎︎

Bölüm sonu.

Merhabalar duydum ki birileri bölüm bekliyormuş :)

Ama şöyle bir sey var o kadar kişi okuyor anlamıyorum bu oy ve yorumlar neden bu kadar az.

Neyse neyse okuyup sevenlere çok teşekkür ediyorum.

OY VE YORUM SINIRI: 20

Aza indirgedim çünkü 200 kisi bir bölümü okusa da oy vermek paralıymışcasına oylamıyorlar yorum yamıyorlar, neyse :)

Oy veren yorum yapan herkese tekrar teşekkür ediyorum.

İyi geceler'🌙

Yağmur'un Altında | Texting |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin