SAUDADE

120 5 7
                                    

"Eyvah, ne yer ne yâr kaldı!
Gönlüm dolu ah-ü zâr kaldı.
Şimdi burdaydı gitti elden,
Giti ebede gelip ezelden.

Ben gittim o haksar kaldı.
Bir gûşede târümâr kaldı.
Bâkî o enis-i dilden eyvah,
Beyrut'ta bir mezar kaldı..."

Abdülhak Hamit Tarhan/ MAKBER

***

Kuşlar göçtü; bir mevsim daha terk etti bizi.
Gölgeler kanatlanıp dağılıyor ufukta.
Bazısı yâd ederken, hazin hikâyemizi;
İrisler fısıldaşır, alaca karanlıkta.

Günle filizlenen son nergis, soldu solacak!
Türlü türlü gâybi ses yarıyor karanlığı.
O naif bedenini, acımadan yutacak,
Şu melunca soluyan, hiçliğin mezarlığı!

Ah, bu meçhûl bekleyiş, belki hiç bitmeyecek.
Bir günlük ömrü ile mazhar olan kelebek,
Nasıl ki, sürur içinde konarsa çiçeklere;
Ruh da öyle yollanır, dönülmez bir sefere.

Boz toprakta bir mezar, bakî bir hicran oldu;
Damla damla gözyaşı, bir sessiz tufan oldu.
Yokluğuna sarılmak, zor değil ülfet gibi;
Yokluğa şükretmekse, ulvi bir hicret gibi

Bir boşlukta çırpınan, zahir ve gamlı,
Zihin idrak edemez, kabrin cenderesini.
Ölüm, sinsi bir böcek gibi muğlak, esrarlı,
Bir sonsuz uyku ile saracak cesedini.

Kuru bir arsa, rüzgâr esiyor serin serin,
Toprağın altı, gizli, karmaşık bir bilmece.
Upuzun bir yolu aşıp, ölene değin,
Yüreğimi bıraktım mezarında o gece.

SAUDADE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin