14- Pʀᴏᴘᴏsᴀʟ

2K 286 200
                                    

Merhabalarrr

Uzun bir aradan sonra burada bulunuyoruz, umarım iyisinizdir, ben yoğunum hâlâ ಠ⁠_⁠ಠ Yazım yanlışları varsa affoluna... Bu bölümü oruçlu oruçlu yazıyorum. Yani iman kokan bir bölüm olabilir eheheh

Sınır: +130 oy ve +150 yorum!
Bilerekten yükselttim. Bu aralar olmayacağım için -_-

İyi Okumalar...

Sevgilerle Victoria ailesinin gölge avcılarına...

•••

"Un üc... Un dörtt... Un bej... Un alti..." kolunu kaldırarak büyük çınar ağacının dallarından düşen yaprakları sayıyordu. Yeni yeni konuşmasıyla etrafındakilere kök söktürüyordu Jungkook.

"Bu ne?... Bu ne işe yarıyor?... Bunun anlamı ne?..." ve daha nice sorularıyla küçük beden annesini delirtiyordu. Arkadaşı yoktu, annesiyle ancak vakit geçirebiliyordu. Minjun ise oğlunun üzülmesini istemediği için ona sorduğu her soruyu cevaplıyordu. Oğlunun da canı sıkıldığı bildiği için arka bahçelerinde olan ormana çıkmasını izin veriyordu. Kendisi ormanın tehlikeli olmadığını bildiği için sıkıntı etmiyordu. Dostlarının çocuğunu koruyacağını biliyordu.

Şuan Jungkook yere oturmuş, dökülen yaprakları sayıyordu. "Un yedi..." minik olan peltek çıkan sesiyle bir kez daha gülmüştü. Fazla keyifliydi onun için. Rüzgarın hafif esintisi ile Jungkook'un saçları havalandırmıştı.

Saçlarının arasına giren hava ile Jungkook bir kez daha kıkırdayarak gözlerini kapatmıştı. Ama bu huzur kısa sürerek kafasına küçük bir şey düştü. Jungkook kafasına düşen şeyle bağırarak ağlamak istiyordu ama önüne gelen fındık sebebiyle acısını unutmuş, önünde ki küçük şeye baktı.

"Bu ne ki?" eline alarak küçük fındığı incelemeye başladı. Bir şey anlamadığı için nereden düştüğünü görmek amacıyla kafasını yukarı kaldırdı. Yuvasından çıkan sincabı gördüğünde onun olduğunu düşünerek oturduğu yerden yavaşça kalkarak sincabın önünde durdu.

"Bu sana mı ait cincap?" avucunda duran fındığı sincaba gösterdiğinde sincap tereddüt ederek çocuğun yanına inmişti. Jungkook yavaşça dizlerini üstüne oturarak elinde ki fındığı sincaba doğru yere koydu. "Al bakalım cincap." dediğinde sincap çocuğun zararsız olduğunu anlayarak ileriye doğru atılarak fındığı aldığı yuvasına doğru hızla gitti.

Jungkook ise arkasından el sallayarak, "Görüşürüz cincap." dedi ve yüzünde ki tebessümü ile birlikte aşağıya doğru akan nehre ilerledi. Sekerek zıplıyor ayağında ki kurumuş yapraklarına basarak neşe içinde gülüyordu. Bir çocuğun en masum zamanlarından biri de içten bir gülümsemesiydi.

Jungkook kendine gülüyordu, çünkü onu güldürecek biri yoktu. Bu da onu istemsizce üzüyordu.

Minik beden kahkahalarla birlikte nehre gelmişti. Susadığı için yavaşça aşağıdan düşen sularla birlikte göl olan alana ilerleyerek yavaşça ellerine suyun dolmasına izin verdi. Ardından da kana kana avucunda olan suyu içerek ferahladı. Üzerine giydiği üstünün koluna silerek ağızında ki ıslaklığı sildi.

Suyun berraklığı minik bedenin gülümsemesine sebep oldu. Arkasında duyduğu sesle irkilen beden, hızla kafasını o yöne çevirdi ama kimseyi göremedi. İstemsizce ürktüğünde suyun içinde bir hareketlilik olduğunu fark etti.

Devil's Blood - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin