10- Cᴀsᴛʟᴇ

2.3K 248 212
                                    

Merhabalarrr

Umarım güzel bir gün geçiriyorsunuzdur. Ben ise gene kaldığım yerden devam ediyorum. Uzun bir bölüm olacak haberiniz olsun. Ondan dolayı voteyi uzattım.

Sınır:+90 oy ve +95 yorum!!
Sınır dolmadan yb gelmeyecektir!!
Yazım yanlışları varsa affoluna avcılar...

Uyarı!!! Bu bölüm kan, katliam ve +18 şeyler içerir ona göre okuyun!!
Bu konuda hassas olanlar bu bölümden itibaren fici bırakıp başka bir fic okuyabilirler.

İyi okumalar dilerim.
Sevgilerle Victoria ailesinin gölge avcılarına...

•••

Jungkook için uyku, dünyadaki dertlerden biraz olsun uzaklaşmak demekti.

Kırmızı çarşaflar arasında huzurluca uyuyordu Jungkook. Fazlasıyla yorgun düşmüş bedeni artık bazı şeyleri kaldırmakta zorlanıyordu.

Yaşadığı olaylar ve daha hazmedemediği şeytanla ruh eşi olayı, onu hâlâ geriyordu. Şeytan ise çember üyeleriyle bir güzel ilgileniyordu.

Bay Lee Sanghyeon'u cehennemin zindanına kapatmış ardından Bogum'u da bir odaya kapatmıştı. Onunla başka planları vardı.

Şeytan olduğu müzeyi yıkarak orayı harabeye çevirmişti. Cellatları ise yanında duruyor istediklerini yapıyordu. Onlarda çıktıkları için pek memnunlardı.

Jungkook'un bilinci yavaşça açılarak doğrulmuştu. Gözleri uyku mahkumuydu ama fazla uyursa salak gibi olacağını da biliyordu. Ama bu daha hiç bir şeydi, hayatının macerası daha yeni başlıyordu onun için. Tanrı'nın süprizleri vardı küçük avcıya.

+++

Jungkook'tan

Fazla yorgun bedenimi zor da olsa yumuşak yerden kaldırmayı başardım. En son hatırladığım şey ise fazla kandan bayılmıştım. Gerisini hatırlamıyorum. Uyku mahkumu olan gözlerimle etrafa bakındım. Nerede olduğumu hatırladığım anda okkalı bir küfür savurarak yumuşak dediğim yataktan hışımla kalktım.

En yakınımda olan duvarın dibinde biterek odayı incelemeye koyuldum. Duvarları boydan boya olan kırmızın koyu renkleri ile süslüyordu. Yatak ise neredeyse üç kişinin çok rahatça sığabileceği kadar büyüktü. Üzerinde sadece bir renk olan gene kırmızı renk tercih edilmiş ama yastık kılıfları bunun aksine beyaz renkteydi.

Yatağın üstünde ise aşağı doğru inmesi gereken tüller toparlanmış, yukarıdan sıkıca bağlanmıştı. Yatağın önünde olan -daha doğrusu yatağın modeli- olan siyah tahta ile kaplanmış süs, yukarıya doğru iki kenarı yatağın ucuna denk gelebilecek şekilde incelerek odaya farklı bir hava katıyordu.

Birkaç adım mesafede pencereyi görerek oraya doğru ilerledim. Perde açıktı ve modeli gereği yana sıkıca bağlanmıştı ve tahmin edersiniz rengi odaya uyum olacak bir renkti. Koyu kırmızı.

Pencerenin önünde duran ve daha hiç görmediğim bitki ile kısa bir süre bakıştım. Ne olduğu hakkında bir fikrim bile yoktu. Onu es geçerek pencereye daha da yaklaştım ve aşağıya bakındığımda yutkunma ihtiyacı hissettim. Burası resmen iblis kaynıyordu, normal insan görünümlü insanlardan tut iğrenç canavarlara kadar iblisti. Bir an önce buradan gitmem gerekiyordu, çakma Hades beni bulmadan hem de.

Üstüme baktığımda bana ait olmadığını anladım ve etrafa hızlıca bakınarak karşımda ki dolaba yöneldim. Aralarında gördüğüm alarak giyinmeye koyuldum. Üstüme belime kadar gelen bir kazak altıma da kumaş pantolon geçirdim. Kemerde takarak kombini tamamladım. İleride ki masada stelimi ve kırbacımı gördüğümde sevinmeden edememiştim.

Devil's Blood - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin