"Kuşları anladım da...
Senin kanatların yok, nasıl uçtun da gittin?
Kırık cam misâli hatalarım...Acıtır...
Seni böyle mi, kaybettim?"• Pera - Sensiz ben
Bölümde zaman atlaması var.
☆
Zaman geçiyor, benim durumumsa her geçen gün daha fazla kötüleşiyordu. Ansızın kalbimde kendini gösteren sancılar, geçirdiğim ataklar, vücudumdaki uyuşmalar çok fazlaydı. Ayrıca kabuslar da görmeye başlamıştım. Çoğu gece ağlayarak ya da çığlık atarak uyanıyordum. Kabuslarımda neler gördüğümü ise uyandığımda unutuyordum.
Bu kabuslara dair hatırladığım tek şey, acı dolu belli belirsiz bir haykırıştı. Bir ses acı içinde adımı haykırıyordu. Fakat kime ait olduğu hakkında en ufak fikrim yoktu.
Çocuklardan zor da olsa saklamayı başarıyordum. Halimi gördükçe huzursuz olan çocuklar gerçeği anlamasın diye Jeongin'i de zorla dahil ettiğimde iyi olduğuma ikna olmuşlardı.
Bu halimin normal olduğunu, aynı anda birden fazla uygulandığı için tedavilerin kat kat fazla yorucu olduğunu, iyileştiğimde eskisinden de iyi olacağımı anlatmıştı.
Acı çeke çeke ölüme yaklaşıyordum. Fakat ben ölümden korkmuyordum. Ben zaten yıllar önce önüme ailemin ölüsünü seren kazada ölmüştüm. Ruhu ölen bir insanın aldığı nefeste değersizdi.
Ben arkadaşlarım için üzülüyordum çünkü onları umutlandırıyordum. İyileşeceğimi sanıyorlardı, mahvolacaklardı. Kendilerini suçlayacaklardı, hatta belki de birbirlerini. Belki de birbirlerini hayatlarından çıkarırlardı.
Ya da belki beni anlar ve onlardan istediğim gibi mutlu olmaya çabalarlardı.
Bütün bunların dışındaysa, Minho'yla bir şeyler oluyordu. Tuhaf bir şeyler. Mantığımı dinleyen tarafımın sövdüğü, kalbimi dinleyen tarafımın ise yanlış olmadığını ve ölmeden önce Minho'yla aşk yaşamanın ne olduğunu öğrenmeye hakkım olduğu konusunda ısrar ettiği şeyler oluyordu.
Kızgın ve kırgındım ama ölüm bu kadar yakınken de ondan uzak duramıyordum.
Bana mekanda gördüğüm kızla bir ilişkisi olmadığını söylemişti. Kızı süzen bir adamın gözünü korkutmak için onun elini tuttuğunu söylemiş, ben inanmayınca ise patrondan izin alarak kameralardan göstermişti. O yüzden içim daha rahattı.
Hissetiğim nefes kesici sancıyla yutkunarak gözlerimi araladım ve koltukta uyuyan Minho hâlâ derin bir uykudayken önce yataktan, sonraysa odadan çıktım. Vücudumun sol tarafında uyuşma hissi vardı. Zar zor ilerleyip kendimi koltuğa bıraktığımda sağ elimi iniltilerim duyulmaması için ağzıma kapattım. İlaçlarında pek bir etkisi kalmamıştı. Artık içtiğimde kısa süreliğine bile ağrımı dindirmiyor, beni öldürüyordu.
"İyisin. Sakin ol Hyunjin, iyisin. Geçecek."
Kendime geldiğim sırada duyduğum tıkırtılarla hemen kendimi banyoya attım. Bunun bir daha Minho yanımdayken yaşanmaması için dua ederek elimi yüzümü yıkayıp odaya döndüm.
"Gidiyor musun?"
Toparlanmış bir şekilde odaları dolaşmasından beni aradığını düşünerek sormuştum. Gözleri anında beni bulduğunda hemen yanıma gelmesiyle doğru düşündüğümü anladım.
"Üzgünüm, az önce babam aradı. Geri geleceğim ama."
"Anladım."
Bir süre tereddüt ederek beni izledikten sonra bana sarıldığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Saçlarımı kokladığını belli belirsiz hissettiğimde gülümsedim.
"Hadi ama, beni son görüşün değil ya. Biraz daha durursan yetişemeyeceksin."
"Bunun ihtimali bile korkudan kalbimi hızlandırıyor."
Kulağımın altında hızlanan kalbi doğru olduğunu kanıtlıyordu.
O an aklımdan geçen şey, kalbinin korkudan değil aşktan hızlanmasını istediğimdi.
O yüzden hemen ondan ayrıldım. Bana bakarken hep parlayan gri gözlerine ve büyüyen göz bebeklerine baktım. Yüzündeki belli belirsiz sivilce izlerini bile görecek kadar inceliyordum yüzünü. Ölürken son gördüğüm yüzün ona ait olmasını diledim içimden.
"Bazen diyorum ki, bu çocuk benim kalbimi tuz buz ettiği halde neden onun yanından ayrılamıyorum? Sonra gözlerine bakınca içimde bir korku giderek büyüyor ve onun kaybetme korkusu olduğunu anlıyorum. Hayat bu kadar kısayken kırgınlıkların bir önemi kalmamalı. Yarın ikimizden birine bir sey olursa, bu kısa zamanımızın tadını çıkaramadık diye pişman olmaz mıyız?"
Minho'nun dolan gözlerinin odağında ben vardım. Gözlerim dolu doluydu ve ben tebessüm ediyordum.
"Minho, ben seni affedemem. Bu bana yaşattığın şeyler yüzünden 8 yıl boyunca ölü olan ruhuma ihanet etmek olur. Ama seninle aşkın ne olduğunu öğrenmeden de ölmek istemiyorum. O yüzden öp beni. Bundan sonra her günümüzü sanki ömrümüzün son günüymüş gibi yaşayalım. Olur mu?"
Cevap vermek yerine dudaklarımızı birleştirdiğinde ikimizin gözünden de aynı anda birer damla gözyaşı düşmüştü. Sadece özlem ve aşk doluydu öpüşmemiz.
Dakikalar sonra dudaklarımız ayrıldığında konuşacağı sırada telefonu çaldı. Babası arıyordu.
Geri geleceğini söyleyerek gittiğinde ben olduğum yerde kalakalmıştım. Nefeslerim hızlanırken yavaşça diz çöktüm.
Bu kez kalbim hastalığımdan bağımsız olan bir acıyla çığlık atmam ve dakikalar sonra kesilen nefesim yüzünden sessizce ağlamaya başlamam bir olmuştu.
Nefes alamıyordum. Fakat bu kez sebebi yavaşlayan hasta kalbim değildi.
Neden mi?
Çünkü kurduğum cümleler ve beni dudaklarımdan ruhumu öper gibi öpen bu adam sayesinde bugün bir gerçeğin farkına varmıştım.
Bana fark ettirdiği gerçekse, benim aslında hiçbir zaman ölmeyi istememiş olmamdı.
Ben ölmek istemiyordum ki, benim sadece içimde var olan tüm gücüm tükenmişti. Tek ihtiyacım olan şeyse beni ayakta tutabilecek biriydi.
Fakat yoktu ve ben içimdeki umudu yitirmiştim. Hayattan, dünyadan soyutlanmış, zamanla hislerimi kaybetmiştim.
Benim istediğim şey, ayakta kalmamı sağlayacak her hangi bir güçtü.
~
💔
|21.04.2023|
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade, Hyunho ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] [ANGST] ❣️Bu fic @__BananaFish__ 'e ithaf edilmiştir.❣️ Ben kalbimin katilini çok seviyorum. ⚠️ Özgün bir kurgudur! Başlangıç: 09.03.2023 🤍 Bitiş: 28.04.2024 🤍