5

37 3 14
                                    

Geceler Kara Tren-Nazan Öncel
Gözlerin-Barış Akarsu
Vay-Sezen Aksu

-

Evinin harabeye döndüğünü gördüğünde ne hisseder insan? Emekleri boşa gitmiştir, yaşadığı yer artık darmadumandır ve 'nerede kalacağım?' sorusu belirir aklında. Evsiz kalmıştır. Yeni ev fikri çekici gelmez çünkü yaşadıkları vardır evinde. Mutlu anıları, sinirli belki üzgün anıları. Bunları kenara koymak midede buruk bir his oluşturur. O harabeyi eski haline, eski halinden daha iyi bir hale getirmeyi ister, planlar. Peki hayat insanoğluna her istediğini vermiş midir bu zamana kadar?

Gözlerimi perdemden sızan güneşin yüzüme vurmasıyla araladım. Başım çatlıyordu. Ben buraya nasıl gelmiştim?
Yatakta oturur pozisyona gelip dün geceyi düşündüm. Hayal meyal vardı bir şeyler. Uraz da vardı. Uraz mı? Hassiktir Uraz. Sağıma soluma bakınırken komidinimin üzerinde üzeri kapalı bir bardak su ve ilaç vardı. Ayaklanıp elime aldım. Bardağın üzerini kapatan kağıtta 'İç. Ağrı kesici.' yazıyordu. İlacı ağzıma atıp suyla ilerlemesine yardımcı oldum. Deren orada kalmıştı.

Odamdan çıkıp çantamı aramaya başladım. Balkonumun kapısı açıktı. İlerledim. Arkası dönük Uraz sigarasını içiyordu. "Günaydın Alaca." Nasıl anlamıştı geldiğimi? Korkutucu. "Günaydın." Yanına çıkıp yanındaki sandalyeye oturdum. "Üşürsün böyle üzerine bir şey al. Kaban arkadaşının arabasında kalmıştı sanırım alamadım o yüzden." Cevap vermedim. Evimde olmasının altında bir şeyler arıyordum. "Dün gece ile alakalı konuşmak istiyorum Alaca."

"Konuşalım."

"Neden tanımadığın bir adamın elleri senin kalçandaydı dün gece? Neden tanımadığın bir adamın kollarındaydın? Canımı mı yakmaya çalışıyorsun? Bu bana yapmaya çalıştığın bir işkence mi?" Sigarasından bir duman daha alırken yüzüme bakmıyordu. "Dün ne yaptığım benden başka kimseyi ilgilendirmez. Ayrıca ne diye sana işkence yapmaya çalışacağım ben? Sen kimsin ki?" Bozguna uğramış gözleri yavaşça gözlerime tırmandı. Onu şaşırtmıştım. "Madem birbirimize böyle sorular sorabiliyoruz; dün neden bir kadın sana sürtünüyordu?"

"Bilmem tanımıyorum geldi oturdu bende geri çevirmedim." Güldüm. Bünyemde saf sinir vardı. "Evimden çık." Kıpırdamadı. Gözlerime bakmaya devam etti. "Bana inanıyor musun Alaca?"

"Hangi konuda?"

"Bilmem genel olarak."

"Sana inanmayı beş sene önce doğum günümde bıraktım." Kaşları çatıldı. Ağlayacaktım. Hayır Alaca, hayır. "O gün doğum günün müydü?" Gözyaşım usulca yanağıma indi. Elimle hızlıca silip gülümsedim. "Evet. Hatta seni beş sene sonra o sokakta bir kadınla elele gördüğüm gün de doğum günümdü." Elini yanağıma uzattı. Parmağıyla yanağımı okşuyordu. Geri çekildim. "Lütfen git." Kafasını iki yana salladı. "Gidemiyorum Alaca." Ayağa kalkıp salona girdim. Kafamı ellerim arasına alıp ağlamaya başladım. Hayır bu dayanılmazdı. Ağlayarak odama geçtim. Kapımı kilitleyip yatağımın kenarına oturdum.

"Alaca aç kapıyı." Boğazımdan kopan hıçkırkla kapıya tekme attı. "Kes ağlamayı aç şu siktiğimin kapısını yoksa kıracağım!" Kalkmadım cevap vermedim. Saniyeler içinde kopan gürültüyle Uraz odamdaydı. Yanıma çöküp kollarını sardı bana. Artık daha çok ağlıyordum. "Uraz git yalvarırım. Beş senedir nasıl yoksan yine yok ol."

"Gidemem güzelim, gidemem."

"Ben senin güzelin falan değilim Allahın belası!" Bağırarak kollarından çıkmıştım. Şaşırmış gibi durmuyordu. "Ayrıca senin ne işin var ya İstanbul'da? Senin benim oturduğum apartmanda ne işin var Uraz?" Ayağa kalkıp karşıma dikildi. Gözlerimin içine bakıyordu. "Keyfim ailemi bu apartmana taşımak istedi, taşıdım. Sana hesap mı vereceğim ben dağ keçisi?" Ben mi? "Hayvansın Uraz. Dağ ayısı. Git evimden."

Zaman YokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin