21. Bölüm: Mektup

830 51 71
                                    

O'na sarıldığımda bana sarılmamıştı fakat odadan da çıkmamıştı. Çok ağır şeyler söylemiştim ve bu söylediklerimde haklıydım ama Draco'yu kaybedemezdim.

Kollarımdan tutup beni kendinden uzaklaştırdı , "Yeter Black! önce her şeyi mahvediyorsun ve sonra da özür dileyip çözülmesini bekliyorsun." dedi. Hafifçe sendeleyince arkamdaki yatağa tutundum.

"Ben kolay kolay özür dilemem Malfoy. Değer verdiğim insanlardan özür dilerim sadece."

Kapıyı tekrar açtı ve çıkmadan önce dönüp bana baktı. Burukça gülümseyerek  "Gördüm değerimi" deyip odadan çıktı.

Belki fazla ileri gitmiştim ama bu gerçekleri değiştirmiyordu. Ben özür dilemiştim ondan ama Draco olayları uzatıyordu. Ona yalvardım gitmemesi için ama o gitti. Ve ben de onun peşinden koşamam.

Kedimin bacaklarıma sürtünmesiyle irkildim. Uzun zamandır ona vakit ayıramıyordum. Kucağıma alıp sarıldım ve kafasına öpücükler kondurdum."Nyx! Benim küçük- pardon büyüdün artık. Benim büyük, tombiş kedim!" diye sevip yatağına koydum. Beni mutlu eden sayılı şeylerden biriydi.

***

Büyük salonda kahvaltı yapıyorduk ama Draco bizimle oturmuyordu. 2 gündür ne yanıma geliyordu ne de benimle konuşuyordu. Bu durum biraz canımı sıkıyordu ama gidip ona yalvaracak değildim. Bir kere bunu yapmıştım ama ikincisi asla olmazdı.

"Calista iyice ipleri eline aldı." dedi Pansy. Umursamayarak kahvaltımı yapmaya devam ettim. 

Pansy önümdeki tabağı çekip "Draco senden yavaş yavaş uzaklaşıyor Olivia." dedi. "Ve sen burada oturmuş güzel güzel kahvaltı mı yapıyorsun?" diye sordu.

"Ne yapayım? Peşinden mi koşayım? Ben haklıydım, asıl yaptığım en büyük hata ondan özür dilemek oldu."  diye yanıtladım. 

Karşımda oturan Mattheo ise hiçbir şey söylemiyordu. Normalde susan bir insan değildi ama belli ki onu rahatsız eden bir şeyler vardı.

Kahvaltımı yaptıktan sonra masadan kalkarken bir baykuş önüme mektup bıraktı. Birinin  üstünde sihir bakanlığı yazıyordu.  Diğeri isestünde bir şey yazmayan kırmızı bir zarfın içine konulmuştu. Kırmızı zarf... kimin gönderdiğini bildiğimden odama bırakmak için masadan kalktım.

Bir süre yürüdükten sonra odama varmıştım. Kapıyı açıp içeri girdim ve zarfı masamın üzerine bıraktım. Okumak için pek vaktim yoktu, birazdan dersler başlayacaktı. O mektuba bir zaman ayırıp okumak istiyordum çünkü uzun zamandan beri onu bekliyordum.

Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersi için kitabımı alıp odamdan çıktım. Koridorda yürüdükten sonra sınıfa vardım. Herkes çoktan yerlerine geçmişti ama bir sıkıntı vardı. Her zaman oturduğum sırada biri oturuyordu ve tüm arkadaşlarımın yanı da doluydu. Normalde ön sıralarda otururdum ama bu sefer arka sıralara oturmak zorunda kaldım.

Profesör Moody üç affedilmez laneti anlatıyordu. İlgimi çeken bir ders olduğu için dikkatle dinliyordum. Calista elini kaldırıp "Profesör, İmperius lanetini bir insan üzerinde kullanırsak onu tam anlamıyla kontrol edebilir miyiz?" diye sordu. 

Gerçekten bir insan üzerinde mi kullanmak istiyordu? Yoksa bu soruyu sorarak dikkat mi çekmeye çalışıyordu?

Moody alayla "Evet edebilirsin ama Azkaban'da sonsuza kadar kalma hakkı kazanırsın. Hem de bedava." dedi. Sessizce güldüm. Her derste kendini rezil edişi hoşuma gidiyordu. Beyin çok önemli bir organdı ve Calista ile aynı ortamda kalınca bunun önemini daha çok anlıyordunuz.

Querencia~Olivia BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin