2.9.BÖLÜM: İKİ YÜZ
Jimin sabah kalktığında ağzında kötü bir tat vardı. Jungkook'un hazırladığı kahvaltıyı yiyip küçük bir fincan kahve içtiğinde dahi kurtulamamıştı. Ama bebekten kurtulacaklardı. Bu sabah.
Hoseok'un kliniğinin kapısından girerken Jungkook'un koluna dokunmasıyla irkildi. "İyi misin?" diye sormuştu asansöre doğru daha fazla ilerlemeden önce Jimin'i durdurup suratına endişeyle bakarken.
Cevap vermesinin zaten anlamı yoktu, bu yüzden sessiz kaldı fakat bakışlarını yere çevirmişti Jimin. Arkasında bir hareketlilik hissederken gözleri yanından geçen bir düzine asker botlarını ve kamuflaj kıyafetleri yakaladı. Bir anda koca klinik, içinde bir sürü askerle küçücük kalmıştı.
"Jungkook," diye seslendi kalın sesli bir adam soğukça. Jimin bu sesi daha önce duymuştu, anımsıyor gibiydi. Kaliteli kumaştan yapıldığı belli olan siyah takım elbisesiyle bir adam yanlarında dikildiğinde Jimin yüzüne Jungkook'un bile aşamayacağı bir maske geçirmişti. Donuk ve hisleri yokmuş gibi. "Her şey hazır zannediyorum?"
Göz göze geldiklerinde adamı nereden tanıdığını hatırlamıştı. Federasyon başkanıydı fakat adını hatırlamıyordu Jimin. Mühürlendikleri gece transfer edildiği karargâha gelmişti. Onunla ilk tanıştığında gözlerinde gördüğü öfkeyi hatırlıyordu. Sanki Jimin ona kişisel olarak kötü bir şey yapmış gibi bir bakışı vardı fakat yalnızca öteki taraftan olduğu için böyle olduğunu biliyordu. Yetimhanede onlara bu tarafla ilgili bahsettikleri nadir şeylerden biri buydu. Sizden var olduğunuz için nefret ediyorlar. Onlara bir şey yapmamış olmanızın bir önemi yok. Onlar beş katlı düğümün peşindeler.
"Hoseok tanıdığı bir uzmanı ayarladı, ofiste bizi bekliyorlar." demişti Jungkook asker tavrını takınarak. Bu hâli birden yabancı gelmişti Jimin'e. Yalnız kaldıklarında dört duvar arasında iğrenç hissedip kollarına sığınmak istediği adamla bu aynı kişi değildi. "Birlik önden çıkıp kontrol edebilir. Biz de hemen arkanızdan geleceğiz."
İkinci kere düşünmedi Federasyon başkanı. Kemikli gözlüğü yüzüne tam oturuyordu ve bürokrat soğukluğunun nasıl da kırışıklıklarına sızdığını düşündü Jimin. Bir saniye karşısındaki manipüle edip gelecek vaad eden biri, diğer saniye ise açtığı kapılardan açık eller uzanan pis bir siyasetçiydi. Bir baba olması bile değiştirmemişti onu.
Asker birliği iki taraftaki merdivenlerden bir nizamda yukarı çıkarken Federasyon başkanı ona eşlik eden korumalarıyla asansöre yönelmişti. Jungkook ise ortalık sessizleşene kadar beklemişti Jimin'i yakınına çekip yüzünü avuçlarının içine almak için.
"İyi görünmüyorsun," dedi sessizce. Jimin'in duyabileceği ama danışmada oturan iki görevlinin dikkatini çekmeyecek bir tonda konuşuyordu. Jimin'in ne hissettiğini anlamaya çalıştığından dikkatli yaklaşıyordu. "Dün gece söylediğim şey hâlâ geçerli. Burada bir hayat kurabilirsin."
Jimin'in kaşları çatılmıştı fakat öfke veya kızgınlıktan çok hüzünle çatılıydı. Jungkook'un yaptığı teklif onu düşündürüyordu. Gerçekten her şeyden uzakta yaşayabileceği bir hayat mümkün olabilir miydi? İstediği şekilde bir hayat mümkün olacak mıydı?
Omega'dan bir ses veya uzaklaşmak için bir hamle gelmeyince Jungkook alnını alnına yaslamıştı. "Sadece bana ne istediğini söyle." diye fısıldadı Jungkook.
Jimin yine sustu ve güvende hissettiren, yakınlıklarından dolayı çok yoğun duyduğu kokuyu kucakladı gözlerini kapatarak. Ne istediğini kendi de bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cayendo ✣ JiKook
Fanfiction[omegaverse] Tetikçilerden oluşan Kızıl Kadife, sınırın öteki tarafına acil bir göreve gönderilir. Üstün ırktan birini otuz dakika içinde devlet yetkililerinin bulunduğu bir davetten kaçırmaları gerekiyordur. Ancak Jeon verdiği ani kararla başkanın...