Kaos

233 20 2
                                    

Günün ikinci bölümü ✨🎉🎉

"Pozitif."

Süheyla Hanım sevinç dolu bir nidayla yanına döndü Ali Bey'le kısa süre bakışsa da oğlu Reha ile sarıldı. Üçüzler kendi aralarında sevinirken Ali Bey dolu gözlerle eski eşine baktı sadece.

Onların bu sevinci beni de mutlu etmişti nedensiz. Beni ne kadar seveceklerinin bir göstergesi sayılırdı bu sevinç.

Yüzümde buruk bir tebessümle bizimkilere döndüm. Hepsine bir durgunluk çökmüştü. Zaten bekledikleri bir şeydi ama şu an nasıl tepki vereceklerini bilemiyorlardı. İçimden geleni yaparak ilk anneme sarıldım. Annem beni sıkıca sararken kulağıma fısıldadı. "İyi misin?"

Gözlerimden yaşlar akmaya devam etse de kafamı salladım hafifçe. "O zaman ben de iyiyim. Biz sen iyiysen iyiyiz. Şu an nasıl hissetmen gerektiğini bilmiyorsun biliyorum çünkü ben de öyleyim."

"Teşekkür ederim anne beni hiç yalnız bırakmadığın için." diyerek yavaşça uzaklaştım. Uzaklaşmasam daha iyiydi. Bu ortamdan kaçıp beni yetiştiren kadına sığınmak yaptığım en iyi şeydi. Ama ayrılmak zorundaydım, yeni ailemle gerçekten tanışmam lazımdı.

Karşımda beni doğuran kadın varken beni yetiştiren kadına sarılmam da baya trajikomikti.

Göz göze geldiğimizde Süheyla Hanım konuşmaya başladı. "Kızım! Pardon kızım diyebilirim değil mi?"

Ağladığım için konuşmadan önce boğazımı temizlemem gerekti. "Sorun değil, nasıl rahat edecekseniz öyle seslenin ama ben bu kadar çabuk anne, baba diyemem kusura bakmayın lütfen."

Süheyla Hanım ve Ali Bey anlayışla gülümsediler. "Tabi tatlım sen de nasıl rahat edeceksen öyle seslen."

Bu konuda anlaşmamız içimden büyük bir yük götürmüştü neticede benim anne ve babam vardı bunca yıl ve şimdi bir başkasına bu hitapları pat diye kullanamazdım. Samimi olmazdı bir kere.

Can heyecanla konuya atladı. "Eee bizim eve gelirsin artık?" Han'ın ciddiyetini bozmadan dirseğini Can'ın karnına geçirdiğini gördüm. Komik bir görüntüydü başka zaman olsa bu beni güldürürdü ama şimdi öyle bir soru sorulmuştu ki donup kaldım. Neyse ki sözü bana bırakmadan Reha konuyu toparladı.

"Bizim eve gelmeni çok isteriz. Tabi bizimle kalman için zorlayamayız ama gelip bir gör istediğin zaman kalabileceğin bir evin var."

Ali Bey unutulmuş bir detayı hatırlattı. "Aslında iki ev; benim evim de senin için her zaman açık."

Süheyla Hanım onu yok sayarak Reha'ya destek çıktı. " Tabi gel hatta bu gün yemeğe gel. Kardeşinle de tanışmış olursun."

Ah bir de kardeşim vardı değil mi? Her şey çok üst üste geliyordu sanki. O eve önünde sonunda gidecektim ama o bu gün mü olmalıydı?

Biraz zaman kazanmak için masadaki sulardan birine uzandım ama daha tam kaldıramadan bardak elimden kaydı. Suyun yarısı masaya oradan da direkt üstüme döküldü. Su sanki kaynarmış da üstüm yanmış gibi korkuyla geri çekildim. Aslında bu dalgınlığımdan sebepti ama herkes telaşlandı.

"İyiyim sorun yok. Ben bir lavaboya gideyim."

Reha da hızla ayağa kalktı. "Ben göstereyim sana yerini."

Başımı salladım ve hızla onu takip ettim. Aslında gerek olmadığını bulabileceğimi falan söylerdim ama rezilliğim beni fazlasıyla utandırmıştı.

Tuvaletlerin önüne kadar sessizce geldikten sonra kapıda Reha önüme geçti. "Sakin ol. Biz senin istemediğin hiçbir şeyi istemiyoruz. Şu an hatta uzun zamandır merkezimizde sen varsın ve her şey kendi merkezi etrafında döner. Biz bir yokluğun etrafında döndük senelerce şimdi afallarsak seni kırarsak diye korkumuzdan yavaşladık ama hala senin etrafındayız."

Bu kadar net konuşması beni şaşırtmıştı. Daha beni tanımıyorlardı bile niye hemen baş tacı etsinler ki? "Teşekkür ederim ama bu da doğru olmaz sizin kendi hayatlarınız var tıpkı benim de olduğu gibi. O yüzden şimdilik bir birimize saygı duysak yeterli."

"Bizim hayatlarımız darmadağın küçük civciv. Biz hayatlarımızı toplama işini hep seni bulmaktan sonraya koyduk şimdi toparlanacaksak yine temele seni koymalıyız."

Bu sözleri beni ister istemez mutlu etmişti. Böyle bir ilgiye ihtiyacım olduğu için değil bu düşüncenin anlaşmamızı ve onlara alışmamı kolaylaştıracağı için sevindim. Birlikte yeniden doğmak gibi birbirimizi tanıyacaktık.

Sadece gülümsemekle yetindim ama samimi bir gülümseme.

Tuvalete girdiğimde derin bir nefes aldım. Sonunda kendimi dinleyecek kadar yalnız kalmıştım. Bundan sonra ne yapacağımı bilmiyordum. Her iki tarafı da üzmeden hayatıma devam etmek zor olacaktı ama zoru başarırız imkansız zaman alır. 

Elimi yüzümü yıkayıp dışarı çıktım. Kapıda Reha'yı görmeyi beklemiyordum. "Beklemene gerek yoktu." 

"Artık seni gözümüzün önünden ayırmamız lazım." 

"Buna daha hiç gerek yok. Bunca sene olduğum yerdeydim ve başıma bir şey gelmedi. Beni kim kaçırdıysa artık peşimde değil."

"Ama sen bir Dağlı'sın ve bunu öğrenenler yine aynı şeyi yapabilirler."

"Şu an kimse bilmediğine göre bunları konuşmaya gerek yok." 

Daha konuşacaktı da tartışmak istemediği için sustu. Ben de masaya yürümeye başladım. 

Reha hızlı adımlarla bana yetişti. "Akşam yemeğe geleceksin değil mi? Onlarda gelsin seninle."

Onlar mı? Aileme neden öyle dedi ki? "Onlar derken ailem mi?" 

Mahcup bir şekilde yere çevirdi kafasını. "Senin kardeşim olduğunu öğrendikten sonra başka birilerine ailen diyemem. Onlar demem biraz kaba kaçtı kusura bakma." 

İstemsizce koluna dokundum. "Sorun değil, sadece şaşırdım." 

Kolundaki elime bakarak güldü. "Şimdi ben de şaşırdım." 

Ben de onun bu haline güldüğümde Süheyla Hanımın yüksek sesi tüm restoranı doldurdu. "Siz beni kızımdan ayıramazsınız!" 

Hızla masaya vardığımızda görüntü tam olarak şuydu; Süheyla Hanım ayakta anneme doğru elini sallıyor. Diğerleri de ayaklanıyordu. 

Annem kendini savunma konusunda hep zayıftı zaten. O yüzden yerinden bile kalkamamıştı. Babam her zaman olduğu gibi annemi korumak için öne atıldı. Bunu gören Ali Bey de olaya dahil olunca ortalık iyice karıştı. 

Olaylar buraya nasıl geldi bilmiyorum ama şu anki durum tam bir kaostu.

Darmadağın [biyolojik aile hikayesi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin