3. Bölüm
-
Nefret de bir duyguydu öyle değil mi? İnsanın insana karşı beslediği bir duyguydu ve kimse önemsemediği birinden nefret etmezdi. En azından ben böyle düşünüyordum ya da benimki aptal bir avuntuydu işte.
Evlilik benim için uygundur dememin üzerinden ne kadar süre geçmişti bilmiyorum ama Alaz beni kolumdan tuttuğu gibi bahçeye çıkartmış ve bahçede bir köşeye götürmüştü. Şimdiyse karşımda sadece susuyordu.
"Biliyorum şu an benden nefret ediyorsun." Bu sessizliği birimiz bozması gerekiyordu ve yürekli davranan kişi ben olmuştum. İçim içimi yiyordu ve biraz daha konuşmasaydım düşüp bayılacaktım.
Yüzüme bakmıyordu, kendi içinde bir şeylerin muhakemesini yapıyordu muhtemelen. Ya da kalbimi kırmamak için öfkesini dindirmeye çalışıyordu. O kadar ince düşünceli bir adam olduğunu düşünmüyordum. Hatta şu an benden nefret ettiğini hesaba katarsak hiç sanmıyordum.
"Sen nasıl bir kadınsın!" Öfkeyle suratıma baktığında istemsizce yutkundum. "Çok eğlendin mi bari?" Onunla dalga geçtiğimi düşünüyordu.
Hayır, dalga geçmiyordum.
Mustafa gelene kadar bu evliliğin olmayacağı konusunda çok emindim. Hatta Alaz ayaklarıma kapansa, yalvarsa bile bu evlilik olmayacaktı. Ama hesaba katılmayan şeyler birden kendini göstermişti ve benim herkesin iyiliği için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bunun için de Alaz bana yardımcı olacaktı.
"Eğer sakin olursan sana anlatacağım."
"Sakin olmak mı? Kızım sen bana demedin mi hayır diyeceğim, ben de istemiyorum diye. Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Sanırım kimse duymasın diye bağırmamaya çalışıyordu. Yine de sesindeki o öfkeli ve nefret dolu ton beni ürkütmüştü.
Sevdiğim adamın bambaşka bir yüzüyle tanışıyordum. Sanki başka bir yüzüyle tanışmışım gibi...
Sevdiği kadın için beni birazdan ezecek gibi duruyordu.
Nefes alamıyordum ama bunu fark etmemesi gerekiyordu.
Odama gidip saatlerce ağlamak istiyordum.
"Evet dedim ama sonra hesaba katmadığım şeyler oldu, yani aklıma geldi. Bak bir sakinleş önce sonra sana anlatacağım." Öyle bir nefes çekti ki ciğerlerine tüm dünyadaki oksijeni yok etmek istiyordu sanki. "Anlat, çok merak ediyorum ne anlatacaksın."
Çok öfkeliydi ve ben onun bu öfkesi karşısında ağlamak istiyordum.
Stresle önce saçlarımı geriye attırdım daha sonra da alnımı kaşıdım. Nereden başlayacaktım bilmiyorum, düzgünce anlatmam gerekiyordu. Daha kafamda ben bile planı tam toparlayamamıştım ki. Yol boyunca düşünebildiklerim aklımdaydı sadece. O da o anki can sıkkınlığı ve yorgunlukla çok da başarılı bir plan olmamıştı.
Sakin olmalıydım yoksa her şey daha da berbat olacaktı.
"Konuşsana!"
Delirmiş gibiydi ve bunu dediğime inanamasam da haklıydı. Sabahtan beridir kaba tavırları her ne kadar sinirimi bozsa da ilk defa haklıydı. Onu kandırdığımı ve iğrenç bir kadın olduğumu düşünüyordu. Şu hayatta belki de gözünde düşmek isteyeceğim en son konuma düşmüştüm.
"Beni çok geriyorsun biraz sakinleşir misin artık!" Gerginlikle dudaklarımdan dökülenlere hâkim olamadım. Kafamda cümleleri toparlamam gerekiyordu ve bunun için de biraz oyalanmalıydım ama bu yaptığım onu daha da sinirlendirmişti sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURUR(SUZ)
Teen FictionBirazdan parmağıma Alaz'ın adı yazan bir yüzük takılacaktı. Her bu yüzüğe baktığımda acı çekecektim ve kendimden utanacaktım. Gurursuzluğum ve değersizliğim her bu yüzüğü gördükçe aklıma gelecekti ve ben kahrolacaktım. Eminim ki annem benimle gurur...