6. Bölüm
-
İçimdeki huzursuzluğun nedeni tam karşımda gözlerimin içine nefret dolu bakışlar yolluyordu ve bense sadece ayakta dikiliyordum. Beynim beni sadece ayakta tutmaya yetiyor gibiydi, hiçbir şeyi düşünemiyordum bile.
"Senin ne işin var burada?" Alaz birden yanımdan ayrıldığında hızla Alara'nın yanına gitti. İkisini ilk defa canlı bir şekilde yan yana görüyordum. Parmağımdaki alyans bana daha çok batmaya başladığında diğer elimle alyansımı sıktım. Yakışıyorlardı.
Beynim hiç durmadan yakıştıklarını fısıldıyordu ve o her bunu bana fısıldadığında canım daha çok yanıyordu. Üzerimdeki gelinlik birden bedenime çok ağır gelmeye başladı, ayağımdaki topuklular ayağımı sıkmaya başladı, alyansım parmağımı koparacak derecede acıtmaya başladı. İçimde öyle bir fırtına vardı ki bunu ne ben tarif edebilirdim ne de başkası anlayabilirdi.
Gerçekten yakışıyorlardı.
"Bensiz düğün olmaz diye düşündüm. Sonuçta bunca yıllık bir hukukumuz var. Gelmezsem darılsın gibi geldi." Alara gözlerini Alaz'ın gözlerinden çekip tekrar bana sabitledi. Bu kadar hareketsiz kalmak sinirlerimi çok bozmuştu. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. En azından yapmasam bile tek kelime etmem gerekiyordu.
Ya da susmalıydım. Belki de konuşmak benim haddime değildi. Burada dış kapının bir mandalı varsa o da bendim. Hayatlarına ansızın girmiş ve ikisinin de hayatını mahvetmiş kişi bendim. Konuşmaya da hakkım yoktu doğal olarak.
"Alara, git buradan."
"Neden? Sevgilinin düğününe gelmesinden rahatsız mı oldun yoksa?" Öyle bir konuşuyordu ki her kelimesinden bana karşı nefret akıyordu. İşin kötü tarafı da haklı olmasıydı. Haklı olduğu için ağzımı açıp da tek kelime edemiyordum ve bu beni gerçekten boğuyordu.
Sevgilisiyle evlenmek üzereydim ve beni öldürmek istemek en çok onun hakkıydı.
"Alara konuştuk bunları."
"Evet, sen konuştun ben dinledim. Şimdi de ben konuşacağım, o dinleyecek." O derken bir parmağıyla beni işaret etmiş ve bedenini tamamen bana döndürmüştü. Gözlerindeki ateşi görmemek için aptal olmak gerekiyordu.
Kendimi onun yerine koyuyordum da, bana iyi bile dayanmıştı. Gerçi ben onun yerinde olsaydım değil burada olmak Alaz'ın hayatında bile olmazdım. Benim erkek arkadaşım işi gereği başka bir kadınla evleneceğini söyleme cesaretinde bulunursa bedelini öderdi. İşine beni tercih etmiş olması bile benim onu hayatımdan çıkartmam için yeterli bir sebepti.
Alara'yı anlamam mümkün değildi.
"Nikah memuru geldi, aşağı inmemiz lazım. Misafirler bekliyor. Alara, sırası değil." Alaz her kelimeyi bastırarak söylüyordu. Anlaması için her kelimeyi bastıra bastıra söylüyor gibi görünüyordu ve bu tavrı Alara'yı daha da sinirlendirmiş gibi duruyordu. "Beklesinler. Oradan bakınca umurumda gibi mi duruyor?"
"Neredesiniz abicim?" İçeriye hızla giren Buğra, girmesiyle son adımını attığı yerde kalakalması bir oldu. Alara'yı görmeyi o da beklemiyordu anlaşılan. "Alara?" Buğra şaşkın bir ifadeyle bir Alaz'a bir Alara'ya bakarken arada bana da bakmayı ihmal etmiyordu.
Bir an önce toparlanmam gerekiyordu. Dimdik durmam gerekiyordu, daha sonra vicdanımla baş başa kalabilirdim nasıl olsa.
Sonuçta vicdanımla baş başa kalacağım önümde upuzun bir sene vardı. "Efendim Buğra?"
"Senin ne işin var burada?"
"Bunca adam ne sikim için kapıda dikiliyor? Kimse görmedi mi Alara içeriye girerken!" Alaz, Buğra'ya öyle bir bağırmıştı ki Alara dahil hepimiz sıçramıştık. Söylediğinde haklıydı. Alara buraya kadar nasıl gelmişti? Kapıda o kadar çok adam vardı ki birinden biri illa ki görmüştü ve Alaz'a haber vermiş olmalıydılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURUR(SUZ)
Teen FictionBirazdan parmağıma Alaz'ın adı yazan bir yüzük takılacaktı. Her bu yüzüğe baktığımda acı çekecektim ve kendimden utanacaktım. Gurursuzluğum ve değersizliğim her bu yüzüğü gördükçe aklıma gelecekti ve ben kahrolacaktım. Eminim ki annem benimle gurur...