16.

6 1 0
                                    

(Selam)

Birkaç dakikanın ardından Mark ayrıldı Mihee'den.

-Rowoon bey ile görüşüyor musun sık sık?

-Arada bir görüşüyoruz. Bazen geliyor yanıma ya ziyaret ediyor ya da yanına çağırıyor. Ama çok durmuyoruz beraber.

-Neden?

-Bilemiyorum. İşi yoğun ben de işe başladım derken çok yüz göz olamıyoruz.

-Bunu duymak beni memnun etti.

-Onu tanıyor musun?

-Hayır, neden böyle bir şey sordun ki?

-Bilemiyorum. Birini tanımadan bu kadar sevmemen mantıklı gelmiyor.

-Evet biliyorum ama neden seveyim ki? Yani...hareketlerinin hoş olmadığı hepimizin mâlumu.

-Sadece yardımcı olmak istedi.

-Peki! Öyle olsun.

Dedi Mark ve sessizleştirler. Mihee işine geri dönmüş, Mark da ona sorarak bir işe girişmiş ona yardım ediyordu ki Mihee'nin telefonu çaldı. Bir numara arıyordu ve Mihee bunu görünce kaşlarını çatmış ve telefonu ters çevirmişti.

-O kimdi?

-Lüzumsuz herifin teki.

-Herif?

-Kolumu kırmama sebep olan kişi işte.

-Ne istiyor senden?

Dedi Mark ve korkuyla elindeki işi bıraktı.

-Özür dilemek istiyormuş, hatasının farkındaymış falan filan...özrünü bile istemiyorum canı cehenneme.

-Adı ne onun?

-Kimin?

-Bu herifin!

-Han Gyubin. Neden sordun?

-Hiç...merak ettim sadece. Canını sıkacak bir şey yaparsa muhakkak haberim olsun tamam mı?

-Sen napabilirsin ki? Dövecek misin? Kara şövalyem benim! Skandala çıkmak mı istiyorsun? Onun için başka yollarımız var.

-Mihee!

-Peki peki! Ama sen benim hayatımdayken canımı sıkması zor.

Dedi ve gülüp Mark'ın yanına öpücük kondurup kalktı ve mutfağa gitti. Dowook da Mark da arkasından kocaman açılmış gözlerle bakabildi. Sonra birbirlerine baktılar.

-Ablan ne yaptı?

-Öptü.

-Evet! Çok ayıp.

-Değil.

Dedi Dowook ve kalkıp diğer yanağından da kendisi öptü. Uzanıp başını Mark'ın dizine koydu ve Mark hemen koltuktaki iki  battaniyeyi alıp birini Dowook'un altına birini de üstüne serdi. Mark takı toka yapmaya öyle dalmıştı ki bacağında uyuyakalan Dowook'u da Mihee'yi de unutmuştu. Bu ev sınırları içerisinde hiçbir şey düşünmesi gerekmiyordu. Kafası rahat ve huzurluydu. Mihee elinde bir tepsi ile gelip kahve ve atıştırmalık bıraktı ve Dowook'u fark etti.

-Uyumuş.

-Evet, saat geç oldu.

-Saat 7.

-Onun için geç işte, çocuk o daha.

Diyerek tokanın üzerine taşlar yapıştırdı. Mihee, Dowook'u kaldırdı ve yatağına götürdü. Geri gelip eski yerine oturdu.

-Abim bizim peşimize düşmüştü. Söylemedim değil mi?

SHADY M.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin