"Bu gördüğüm her şey ve duyduklarım bir rüyaysa, içinden çıkmamayı ümit ederim."
Kaçıyordum.
Boğuk bir karanlıktaydım. Bir çıkmazdaydım.
Kalbim delice çırpınıyor, etraftaki taşlar ayağıma takılıyor ve düşmeme sebep oluyordu. "Dur!" Arkamdan gelen binlerce ses ama ben hiçbir sesi duymuyordum. Cesaret edemiyordum.
"Yalvarırım!" Yine aynı ses. "Sen bana umut olmuşken kaçıp gitme Alara!" Yine aynı ses ve yine aynı cümle.
Daha da çok koşuyordum ormanın deli kara deliklerine. Nefes nefeseyken, "Gelmeyin!" diye bağırdım ve olduğum yerde durdum.
Bembeyaz sisler yine belirginleşti. Bembeyaz elbisesiyle karşıma dikildi. "Kızım," İçim bir tuhaf oldu. Ne olduğunu anlamadan ona baktım, beyaz elbiseyle karşımda dikilen kadına. "Gitme bizden, gitme benden."
"Bırak beni, gideceğim." dedim doluk sesle.
Gözlerim doldu. Ama ağlayamadım. Elini uzattı. "Bak," dedi yumuşak ses tonuyla. "Bak biz buradayız, yanındayız. Ne olur bizi bırakıp gitme." Dedi ve gözlerini sımsıkı kapattı.
Bu Melike ablamdı.
Ama neden yanımdaydı?
"Alara'm umudum lütfen ama..."
Melike abla o adamın, Koray'ın lafını kesti. "Eğer bizi seviyorsa gitmez ama sevmiyorsa gitmez."
Donuklaştım. O ise daha fazla geldi üstüme. "Şöyle bir şey daha var. Eğer gitmek istiyorsa; bende gideceğim. Daha yaşayamadığımız bu dünyada onunla, kendi kızım ile başka dünyada yaşarım."Ne?
Kendi kızım mı?
Arkasına döndü. Bir şeyler mırıldandı ama duymadım.
Bana döndü hâlâ bir şeyler mırıldanıyordu ama duymuyordum, duyamıyordum.
"Ben buradayım, minik pandam."Gözlerimi yavaşça açtım ve bunun bir kâbus olduğunu anladım. Başımda Melike abla vardı.
"Anne," dedim gözlerim bulanık görürken.
"Ne anne mi?" diye sordu telaşla. Kalbim hızla çarpıyor nefes almakta güçlük çekiyordum. "Anne!" Tekrar o kelimeyi dedim. Acaba rüyamda da dediği gibi o benim annem miydi?
Daha geçen gün odasına izinsiz girip onunla dertleşen ben, bugün ona anne diyen yine ben.
"Tamam, sakinleş!" dedi ve ayağa kalkacakken beni geri uzandırdı.
"Melike abla babamı istiyorum!" diye bağırdım. Kapı açıldı ve ansızın babam geldi. Melike abla ve babam uzun süre bakıştıktan sonra babam burukça dudaklarını kıvırdı.
Ardından hemen yanıma koştu.
Elimi sımsıkı tuttu.
"Kızım, iyi misin babacığım? Ağrın sızın var mı?" Şefkatle ve bir o kadar merhametle sordu.
"Ben..."
"O iyi. En azından terk edilmedi değil mi?" diye sordu Melike abla lafımı keserek.
Babam solumda, Melike abla sağımdaydı. Başları karşı karşıyaydı.
"En azından annesi tarafından terk edilmedi değil mi Melike?" dedi babam ve ekledi. "Veya terkedilmiştir. Bir dede uğruna." En azından annesi tarafından terk edilmedi.
Bir dede uğruna...
Bu da ne anlama geliyordu? Kafam allak bullak olmuştu.
Hangi anne çocuğunu, bebeğini babası için terk eder ki? Vicdansızlık bu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Taşı
Mystery / ThrillerTesadüf olan her kişi bir gelecek midir? "Al bak," dedi gözlerime bakarak. Anlamsız bakışlar yolladım gözüne. "Al bak, bu taşı cebine koy yada kalbine. Ağladığın zaman, meraklandığın zaman ve canın sıkkın olduğu zaman yada onu geçtim herhangi bir zo...