(6) YALAN SÖYLENİP, DOĞRU OLAN GERÇEKLER

32 9 0
                                    

"Hayatımızda başaramayacağımız hiç bir şey yoktur. Hatalarımız varsa ders çıkarmasını da biliriz."

Melike Özdinç'ten...

17 Ekim 1993/ Alara doğmadan 2 yıl önce.

Hayat kötü olsa da güzelleştiren insanlar vardır. Dündar...

Dündar ile yıllardır sevgiliyiz ve onunla evlenmek, yuva kurmak, çocuk yapmak hep hayalim.

Buna karşı gelen birkaç kişi var... Babam özellikle.

Dündar'ın babası Ahmet Amca ile babamın arası bozuk olduğu için bırak benim sevgili olmamı, evlenmeme razı gelmezler ama aşk işte. Söz konusu aşk ise akan sular durur.

Ben Melike, Melike Özdinç.

20 yaşındayım çocuk gelişimi okuyorum. Üniversite 2. Sınıf öğrencisiyim.

"Canım," Dündar ile çay bahçesine gelip oturduk. Kışa yakındı mevsim. Yani sonbahar. Soğuk olduğu için kalın giyinmiştik. "Canım sen iyi misin?"

Gelen ses ile gözlerimi oraya çevirdim.

"İyiyim sadece dalıp gitmişim sevgilim." Ona sevgilim demeyi çok seviyordum.

Gülümseyip yanağımdan makas aldı ve bende ona gülümsedim.

"Tamam hazır mıyız sinemaya gitmeye?" Sinema mı? Gözerim irice açıldı. "Sinema beni boğuyor ve bunu bildiğin halde gidelim diyorsun Dündar." Sinema karanlık ve bir o kadar da baskın geliyordu bana.

Nefesim daralıyor, geriliyordum.

Çayından bir yudum aldı ve masaya bırakıp konuşmaya başladı. "Evet biliyorum aşkım ama bilmediğin daha doğrusu sana sürpriz yaptığım şeyler var mesela," Ne yaptı ne yaptı? Kalbim gümbür gümbür atarak, bir o kadar da heyecanlanarak çayımdan büyük bir yudum aldım ve masaya sertçe bırakıp hıçımla ayağa kalktım. "Ne dedin ne dedin?" Sesim o kadar neşeli çıktı ki ben bile böyle bir sesimin olduğunu bilmiyordum.

Elindeki boş bardağı bırakıp cebinden 5 TL bıraktı masaya.

Elimi tuttu ve önden yürümeye beni de yürütmeye başladı.

"Dur bir," Ricada bulunmama bile izin vermedi.

Nereye gidiyoruz bilmiyorum, kiminle gidiyoruz onu hiç bilmiyorum. Bildiğim tek şey var o da sinemaya gidiyor olmamız.

"Dündar dinler misin beni?"

Arabaya bindirdi beni ve o da yanıma, şoför koltuğuna geldi. Bana döndü. Burnunu burnuma dayayıp sağ sol yaptı. "Nereye gidiyoruz?"

"Cennete güzelim cennete." Şifreli konuşmasından bıktım.

"Bak doğru düzgün söyle hem ben sinemaya falan gelmeyeceğim! Anlıyor musun beni?" Sorularımı ardı ardına sorarken o ise bana güldü ve bana yaklaşıp beni öpecekken uzaklaştım. Başımı iki yana salladım. Ne yaptığının farkına varsın önce.

Arabayı çalıştırdı.

Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik.

Bir binanın önünde durduk ve bu bina ULUSOY ailesine aitti.

Babam bana, ablalarıma, abilerime ve kardeşlerime Ulusoy'ların evine yanaşmamıza, onlar ile 1,2m bile yaklaşmamıza izin vermezdi. Bu kural benim için geçerli miydi? Tabii ki değildi. Bu hayatta Dündar'ı zor bulmuşken onu neden kaybedeyim?

Umut TaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin