Kollarının uyuşmasına uyandı, Uyandı ama gözlerini açamıyordu. Biraz zorladıktan sonra gözlerini açıp kollarını başının arasından kurtardı. Omzundan ellerine kadar hiçbirşey hissetmiyordu. Koldaki Uyuşmanın verdiği karıncalanma canını acıtıyordu. Başı çatlıyordu ağrıdan. Gözleri sızlıyor, kolları tutmuyordu. Noldu bana? Dayakmı yedim dün gece, niye böyle oldu demeye kalmadan olanları hatırladı.
Baş ağrısı iyice arttı. Ellerindeki sızı biraz geçince yataktan tutup ayağa kalkmayı denedi yapamadı.
-başımm. Offf başım. Diye söylendi kendi kendine.
Biraz zaman geçtikten sonra iyice kendine gelip ayağa kalkmayı başarabildi.
Baş dönmesi bitince kendini aynanın karşısına attı.
Gözlerine baktı, şaşırmıştı. Göz altlari siyah, yumruk gibi şiş, göz bebekleri kıpkırmızıydı.
Korkunç bir hayalete benziyordu. Aklına parkta ki adam gelince apar topar çıktı odadan. Merdivenlerin başında temizlikçi kızla karşılaştı. Hedefine o kadar kitlenmiştiki kızın günaydın demesini bile farketmeden yanından vurdu geçti.
Kız arkasından bir süre baktiktan sonra. İçinden;
-aman ALLAH ım perişan bir halde. Hasta mı aceba. Dedikten sonra işine devam etti.
Adam o kadar hızlı yürüyordu ki etraftaki insanlar korkup yol vermeye çalışıyordu.
Kim olsa öyle düşünürdü zaten.
Gözler sadece gideceği yöne çevrilmiş üst baş dağınık, gözler şiş, surat mahkeme duvarı gibi. Onu gorenler bu kesin birini öldürücek yada öldürdü kaçmaya çalışıyor düsüncesindeydiler.
Ahmet diye seslendi biri.
-ahmet! Heyy sana söyluyorum.
Ahmet duymuyordu bile. Aklındaki tek şey dün bank ta yanına oturan değisik adam.
Kimdi o ne işi vardı benim yanımda. Beni ne hallere soktu. Onu elime geçirirsem fena pataklıyıcam. Kendi içinde kendisiyle tartışıyordu. Ve parka gelmişti bankların üçü boş diğerlerinde de emekli askeri görmüyordu. Iyice sinirlenmişti.
-göt herif aklı sıra birde bana hayat dersi veriyor.
Bugün bu iş burda bitecekti. Yerden sağlam bir taş alıp arkasına sakladı. Yaşlı ihtiyarı görür görmez kafasını ezicekti.
Kendi kendine konuşuyordu.
-sanki tek acı çeken kendisi, sanki tek kendisinin eşi ölmüş.
Şerfsiz adam dün buradaydı. Nereye gittin derken......
Uzaktan güzel giyimli yaşlı bir adam geliyordu. Gözleri kançanağı olduğu için tam seçemeyip yaklaşmasını bekliyordu. biraz daha yaklaşinca, adamı süzmeye başladı.
Beyaz bir gömlek, guzel bir ceket, fötr şapka ve elinde tasmasıyla bir köpek.
Ahmet'in siniri biranda dindi. Evet oydu, dünkü emekli asker ta kendisi. Elindeki taşı çimenlere doğru fırlattı yaklaşmasına müsade vermeden ona doğru gitmeye başladı.
Hay aksi köpeklerdende korkardı hep.
Isırmaz diye söylene söylene adamın yanina vardı.
-Kimsin sen? Diyebildi sadece.
Yaşlı adam şaşkındı, dünki sohbet ettiği adam bugun onu dövecekmiş gibi bir tavır sergilemişti. Çok geçmeden,
-hafızanı kaybetmediysen kim olduğumu hatırlarsın! dedi emekli asker. Ahmet hiddetle lafa daldı;
-hafizam kuvvetli. Onu sormuyorum sen kim oluyorsunda benim yanıma izinsiz oturup beni eğitmeye çalışıyorsun. Derken yaşlı adam da sinirlenmişti. Nede olsa eski asker sıkıya gelemez.
-otur şuraya benim asabımı bozma derdemez; ahmet hizlı bir şekilde bankdaki yerini aldı.
-şimdi söyle bakalım delikanlı seni dinliyorum! Diyince ahmet direk gevelemeden lafa daldı.-yirmili yaşlarımdı... babam; annemle beni bırakıp pavyonda çalışan şarkıcı karının peşine düşüp bize zulmetmeye başladı. Karıyı gör; şıllığın teki. Herkese kuyruk sallar, önüne gelenle yatıp parasını yerdi. Babam her gece o karınin yanina gider, eve gelmez ve bize bakmazdı. Bir sabah büyük bir gürültüyle uyandım. Babam anneme bağırıyordu.
-nerde lan paralar! Diye.
Apar topar aşağıya indim. Sesler gittikçe artıyordu. Zavallı annem aldatılmaninda verdiği buruk acıyla
-yok sana para mara evimin rızkını gidipte o şıllıkla yiyesin diye vermem! Diyince
pat diye bir tokat !
Ortam sessizleşti.
Annem yere yığıldı. Gozleri yaşlı bir şekilde dudağındaki kanı silerken görünce dayanamadım. Kulaklarım ateş icinde kaldı kalbimin atışını butün bir mahalle halkı duyuyor sandım.
Annem yerdeyken kadincağıza birde tekme atınca nevrim döndü. Vestiyerin orda yıllardır bir işe yaramayan beyzbol sopası gözüme ilişti. Sopayı Kaptıgım gibi babamın ağzını burdunu dağıttım. Biryandan annemin kanını temizlerken biryandan da babama bakıp öldümü diye kontrol ediyordum.
Demeye kalmadı siren sesleriyle kapıyı iki tane polis açtı! beni yaka paça aldilar dısari.
Annem ağlayarak;
Onun bir suçu yok! bırakin oğlumu! diye yalvarıyordu polislere.
Kendimi nezarethanede buldum. Üç gün orada kaldiktan sonra bıraktilar beni. Kapıda annemi gordüm. Çikar çikmaz sarıldık. Noldu dedim! babam nerde?
-Gitti dedi.!
-Nereye?
-o kadinin peşinden defolup gitti.
-peki şikayetini nasıl geri çekti?
Ahmet ne kadar meraklar içinde olsada annesini sıkmadan sorusunu tekrar sordu.
-anne! Şikayetini neden geri cekti? Diyince annesi dayamamayıp.
-anlaşma yaptik oğlum.
-ne anlaşması?
-hani senin biraz birikmiş paran vardıya.
-eeeeee
-onun karşılığinda şikayetini geri alip o şıllıkla gittiler. Dedi
Ahmet hiç üzülmedi çünkü dünyalardan çok sevdiği annesinin mutluluğu paradan önemliydi.
Babasız büyüdü, gençliğinin en guzel zamanlarını babasız ve kendi ayakları üzerinde geçirdi. Babasından hep nefret etti...
Gel zaman git zaman askerlik kağıdım geldi askerliğimin bitmesine sekiz ay kala izne geldim. Annem telefonlarıma çıkmıyor beni korkutuyordu. Evin onune gelince bir gariplik hissettim kapıda yabancı birkaçtane ayakkabı vardı. Içeri daldim hemen! Annem kolu ve kafası sargılı halde yatakta baygin baygın uyuyor başinda da karşi komşu anneme yemek yediriyordu.
Meğer annem temizlik yaparken dolap annemin üzerine düsüp kadını haşat etmiş. Bir haftaya kalmadı annem ayaklandı.
Evde anneme bakan karşı komşunun guzeller güzeli kizin adınin zehra olduğunu ögrendim sadece. Iznim bitti askerligime geri döndüm ama aklim hala o kızda. Çikmak bilmiyor bir türlü aklimdan. Askerliğim bitti memleketime dönmek değilde o kiz icindi sanki bunca zahmet...Dedikten sonra yaşlı adam biranda
-daha uzuyacak mı evlat mezarliğa gitmem gerekiyor karim beni bekler diyip müsade istemeden mezarlığa doğrü yol almaya basladı.
-bekle daha asil hikayeye gelmedim. Dedi ahmet.
-hergün ögle vakti buradayım yarın devam edersin artık kaçmıyoruzya! diyip. Gözden kayboldu.
Ahmetin butun siniri geçmişti. Çunku içini kemiren kendisini üç yıldır bunalıma sokup otel köşelerinde ucube gibi yaşatan hikayeyi ilkdefa birine anlatip. Korkularıyla yüzleşecekti......