Bölüm 4: Koma

119 7 3
                                    

"Bunu sana söylemek zorunda kaldığım için üzgünüm..."

Genel bakış:

Bu bir rüya değildi ne yazık ki her şey Tony'nin hatırladığı gibiydi.

"Peter nerede, onu görmem lazım!"

"Hey hey Tony, sakin ol! Peter hastanede ve Bruce ile Helen tarafından iyi tedavi ediliyor!"

Tony biraz rahatladı. "Ne kadar süredir yoktum?"

"Tam olarak 3 saat."

"Vay canına. Tamam, Pete hangi hastanede? Onu görebilir miyim? Belki özür dilerim. Peki genel olarak sağlığı nasıl?"

Bu soru yağmurundan sonra özellikle bu hızda bir soru yağmurundan sonra, Natasha'nın biraz düşünmesi gerekti.

"Pekala, psikolojik bir rahatsızlık ortaya çıkabilirmiş, kurşun yarası varmış. Bacağında ve kafasına dikiş atmak zorunda kalmışlar. 3 Kaburgası kırılmış ve beyin sarsıntısı şüphesi var. Duman solumasından ve şuan zor nefes almasından bahsetmiyorum. Ama yine de bunun üstesinden geliyor."

"nE?"

"Bruce'a göre 3 gün içinde iyileşir."

Tony'nin bakış açısı:

Hemen Peter'ın olduğu hastaneye gittim. Gözlerim yerdeydi ve nabzın atışını gösteren tuhaf ekranları duydum. Acıyı dindirmek için Peter'ın komaya sokulduğunu biliyordum. Ancak Peter'ın kendi başına uyanması gerektiğini ve henüz bunu yapacak gücü yoksa bunun biraz zaman alabileceğini de biliyordum.

Nat dün gece bana her şeyi ayrıntılı olarak anlattı ve söyledikleri içimi hiç rahatlatmadı. Bundan sonra ne yapmam gerektiğini düşündüm. May zaten her şeyi biliyordu ve dün buradaydı. Geçici olarak bir arkadaşının yanında kalıyordu. Odaya biraz daha ilerleyip yukarıya baktım. Görüntü gerçekten çok kötüydü. Peter bir yatakta yatıyordu ve birçok cihaza bağlıydı. Kolunda serum vardı ve gözleri kapalıydı. Çok solgundu ve gözlerinin altında koyu halkalar vardı. Başına bir bandaj sarılmıştı ve bacağında da bir tane vardı. Bunu gördüğümde yutkunmak zorunda kaldım.

Bir sandalye alıp Pete'in yatağının yanına oturdum. Daha sonra hemen konuşmaya başladım. Ona göstermek istediğim yeni zırhlardan ve ayrıca pek çok alakasız şeyden bahsettim ama yine de uyanmadı.

Odadan çıktığımda, Steve odanın önündeki sandalyelerden birinde oturuyordu. Uyuyakalmıştı. Onu uyandırdım ve sonra birlikte kuleye döndük.

Yolculuk sessizdi ve bu gerçekten hoşuma gitti. Yolda giderken Peter'ın komada ne hayaller kurduğunu yada hayal kurup kurmadığığını merak ettim

**Peter**

Oturduğum binaya saldırı olmuştu. Nedenini hala bilmiyorum. Çabuk iyileşmiştim örümcek güçlerim sayesinde. Hastaneden taburcu edildiğimde gidecek bir evim yoktu. Bay Stark ise onda kalabileceğimi söylemişti. Odama yerleştiğimde hastanede kokusunu üzerimden atabilmek için banyo yapmaya karar vermiştim.

Banyoya girince birden başım döndü. Kafam sert banyo zeminine çarptı ve dikişlerim patladı, zonklayan başımdan kan fışkırdı. Her yanım sanki defalarca bıçak darbesi yiyormuş gibi ağırmaya başladı. Nefesim hızlandı. Bilincimi tekrar kaybetmeden önce bir çığlık attım.

Tony yüzünde korkulu ve şaşkın bir ifadeyle yanıma gelirken "Peter!" diye bağırdı. Kuledeki yapay zeka sistemine ambulans çağırmasını söylerken bana sıkıca sarıldı. Duyamadığım bir şeyler mırıldandı ve beni gelin tarzıyla kucağına aldı. Beni dışarı çıkardı ve bir ambulans geldi. Acil servis görevlileri beni bir sedyeye bağladılar ve garaj yola çıktık.

Tony kolumu tuttu ama gözleri pişman ve üzgündü. Yaklaşık 15 dakika sonra hastaneye vardık. Beni beyaz bir hastane odasına yerleştirdiler.

Hemşireler kollarıma iğne batırıp vücudumu kontrol ettikten sonra beni yalnız bıraktılar. O an kendimi çok gereksiz ve kötü biri gibi hissettim. Acı çektiğim için değil, Tony'nin kalbini kırdığım için.

Yaklaşık bir saat kadar uyuduktan sonra sesler duydum ama gözerimi açamadım. Ses Tony'nin sesiydi bana yeni zırhları ve bir çok şeyden bahsettiğini duydum.

Eline hafifçe dokundum ve o da kafasını kaldırarak bana baktı. Ona dokunduğumu görünce beni kendine çekip sarıldı.

Birkaç dakika boyunca hiçbir şey söylemeden, orada oturduk. "Çok üzgünüm evlat..." diye fısıldadı Tony yüzünden gözyaşları akıyordu.
Bende "Çok özür dilerim, daha dikkatli olmalıydım baba" dedim. Neden baba dediğimi bilmiyorum. O an içimden geldi.

Tam o sırada bir doktor elinde bir not defteriyle içeri girdi. "Merhaba, ben Dr. Stephen. Nasıl hissediyorsun?" dedi derin bir sesle.

"İyiyim." diye fısıldadım bacaklarıma bakarken.

"Oğluma ne oldu?" babam sordu, gözlerinden yaşlar aktı.

"Oğlunuzun beyin kanseri olabileceğinden korkuyorum." Aşağı baktı. "Ama bilinen bir tedavisi yok... Çok üzgünüm."

Babam başını ellerinin arasına alıp koltuğa çöktü. "Hayır hayır hayır" diye fısıldadı. Biraz daha gözyaşı döktükten sonra sordu. "Hayatta kalma oranı ne kadar yüksek?"

"Yüzde 10 şansı var" Doktor içini çekti.

"Ne kadar zamanı kaldı?"

____________
Peter'ın gözünden komadaki hayallere geçiş hiç güzel olmadı.

A New Life/irondad/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin