O kadın ve diğerlerinin öldürülmesinin üzerinden yarım saat geçmişti. Öncesinde görevliler, hayatta kalan oyunculara - artık bu durumu kabullenmiştim - birer iğne yapmışlar ve uyumaya zorlamışlardı.Saatlerce uyumuş olduğumdan içim dahi geçmiyordu. Otuz dakikadır öylece uzanıyordum. Yan yatmıştım ve gözlerimi yan taraftaki yatağın tekerlerine dikmiştim. Yüz üstü yatarak dikkat çekmek istemiyordum.
Emre dahi mışıl mışıl uyuyordu. Sessizlik hakimdi. Benden başka kimsenin uyanık olduğuna ihtimal vermiyordum. Çokta umursamıyordum. Şok olmak dedikleri bu olsa gerek, diye düşündüm.
Bir süre sonra bunalacak gibi oldum. Neyse ki - bu olumlu bir gelişme değildi - koridorun başında bir kaç adam belirdi. Adamlar birer birer hastaların - oysaki buradaki kimse hasta da değildi ama çaktırmayın - başlarına üşüşüyorlardı.
Bazıları ikide bir birbirlerine ilginç el kol hareketleri yapıyorlardı fakat ben o kadar uzağı kendimi zorlasam dahi göremiyordum.
Onlar yakınlaştıkça işlerini sırayla yaptıklarını gördüm. Belli belirsiz bir kolonileşme vardı ve her bir yatağın başına aralarında boşluklar bırakarak eğiliyorlardı.
İnsanlar uykuda olduklarından tepki veremiyorlardı ve kendilerine yapılanlardan habersizdiler.
İlk grup en önden geliyor ve işlerini çokta özenti olmadan hallediveriyorlardı.
Onlar yaklaştıkça heyecanım azalıyor fakat gerginliğim dinmek bilmiyordu. Yattığım yerden Emre'ye yaptıklarını izledim.
Sıska bir eleman önden gelip adamın kelepçesini çözmüştü. Diğerleriyse adamın uyanmasından korkmayarak kollarından tutuyor ve tuttukları gibi doğrultuyorlardı.
Bir şey giydiriyorlardı. Nasıl anlatılır? Böyle ilginç tasarımlı bir tulum gibiydi fakat anlam verilemez şekilde ince ve tek parçaydı. Birer üniforma gibi herkese bundan giydiriyorlardı. Sonrasında ön düğmeleri ilikileniyor ve yakaları düzeltilip geri yatırılıyorlardı.
Bize ilerde yaptıracakları eğer - artık her neyse - kayıt altına alınacak olmalıydı. İşte o zaman bu saçma tulumlara anlam verilebilirdi ama niye böyle bir ahmaklık yaparlardı ki.. Bu bir suçtu ve biraz da olsa akılları başlarındaysa, bunu kimseye göstermezlerdi.
Tabi bize para karşılığında teröristlik yaptırmayacaklarsa... Çünkü bu askeri tulumlar gerçekten bu ihtimali güçlendiriyordu. Oysaki ben para için herşeyi göze alabileceğimi söylemiştim fakat buna kendi vatanına ihanet etmek dahil değildi.Bu Söz konusu dahi olamazdı.
Ve işte olan olmuştu. Emre'yle olan işlerin bitirmiş ve onu diğer ekibe devretmişlerdi. Bana doğru geliyorlardı. Benimde örtümü yavaşça kaldırıp kelepçemi çözmüşlerdi.
Gerçi bu bir kaçış planı için gayet ideal bir fırsattı fakat böyle bir haraket ne kadar akıllıca olabilirdi ki?
Sonrasında kollarımdan tutup doğrulttular ve giyindirmeye başladılar.
Tepki vermemeye çalışıyordum. Hatta arada bir mahsustan iniltiler çıkarıyor, sanki kötü bir kabus görüyormuşum izlenimi yaratmaya çalışıyordum. Kalbim deli gibi atıyordu.
Düğmelerim iliklenip geri bırakıldığımda rahatladığımı hissettim. Tüm bunların aksine hala anlam veremediğim bir başka durum söz konusuydu.Birinci ekip her bir yatağın başına tekrar tekrar eğiliyor, insanların nabızlarını yokluyor ve giydiriyorlardı. Diğer grubunsa hala ne iş yaptığını görememiştim. Ve artık yaptıkları şey her neyse insanların canını acıtıyordu. İnsanlardan bu tarafa doğru inilti sesleri geliyordu. Sonuç olarak Emre'ye de aynısını yapmışlardı ve sıra bana geliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/360999973-288-k819160.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANAL İSTANBUL
Ação"Bir grup paraya muhtaç genç, akıl hastası bir adam ve dev bir arena... Kanal İstanbul'daki arda kalanlar... Suyun altında terk edilmiş bir kent... Yürüyen cesetler ve gizli kameralar..." Barış, gençliğinin baharında, yeni evli, hayatı yerine otu...