ANİDEN

57 3 7
                                    

Saçlarımda hissettiğim bir el ile gözlerimi araladım.
Pencereden sızan ışık gözlerimi acıtıyordu.
Gözlerimi açıp kendime geldiğimde yanımda yatan ve beni izleyip saçlarımla oynayan Demir'i gördüm.
Yeni uyandığını gösteren dağılmış saçları ona çok karizmatik bir görünüm veriyordu.
Gülümseyerek
"Günaydın karanlık."
Dedim uykulu bir sesle.
"Günaydın deniz gözlü kız. Uyandırdım mı?"

Başımı iki yana "hayır" der gibi salladım.
"Ama benim hâla uykum var."
Dedi Demir gözlerini ovuşturarak.
"Beni izlemek yerine uyusaydın keşke."
"Bir şey değişmedi rüyamda da seni görecektim zaten."

Yanaklarımın kızardığını hissettiğimde ona bir tebessüm edip hızla yataktan kalktım.
"Öyleyse sen biraz daha uyu ben de kahvaltı hazırlayayım."
"Vay bana kahvaltı mı hatırlayacaksın?"
"Hep sen hazırlıyordun bu sefer de benim kahvaltımı gör bakalım."
Eğilip Demir'in yanağına minik bir öpücük kondurdurduktan sonra banyoya doğru yöneldim.

Aynanın karısına geçtiğimde benim de Demir'in saçlarından farkım yoktu. Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra banyodan çıktım.

Demir'in çoktan uyuduğunu gördüğümde gülümsemeden edemedim. O kadar tatlı uyuyordu ki...

Kapıya doğru yavaş ve sessiz adımlarla yürüdükten sonra kapıyı açtım.
Ve tam karşımda ki Rüya ve Rüzgar'ı gördüm!

"Deniz?"
"Deniz?"
"Günaydın hehe."
"Sen Demir'in odasında ne yapıyorsun?"
Dedi Rüya işaret parmağıyla kapıyı göstererek.
"Ve üzerinde ki tişört neden Demir'in?"
dedi Rüzgar beni göstererek.

Hemen bir yalan bulamayacağımı anladığımda ordan kaçmam gerektiğini de anlamıştım.
"Benim kahvaltı hazırlamam gerek."
Dediğimde Rüya'nın haykırışlarını umursamadan odama koştum.

"Kahvaltıyı odanda mı hazırlayacaksın gerizekalı!"
Diye bağırdı Rüya.
Hiç takmadan odama girip kapımı kapattığımda büyük bir şey anlattığımı düşünüyordum.

Aslında onlardan bunu saklamaya gerek yoktu ama biraz daha zamana ihtiyacım vardı.
Ve önce Demir'in tshirtünü çıkarmam gerekti.

Dün akşamın aksine hava güneşliydi.
Altıma geçirdiğim lacivert bir şort ve üzerime geçirdiğim beyaz tshirtle gayet rahat hissediyordum.

Saçlarımı hızlıca tepeden bir topuz yapıp odamdan çıktım.

Rüya ve Rüzgar salonda oturmuş muhabbet ediyordu.
Onlara hiç kendimi göstermeden direk mutfağa dalıp kahvaltı hazırlamak için işe koyuldum.

Buz dolabından tereyağı ve bazı sebzeleri çıkardım.
Doğradığım salatalık ve domatesleri bir tabağa koyup üzerine limon,yağ ve tuz döktüm.

Pişirmek için sucukları doğrarken belimde hissettiğim bir el ile irkildim başımı arkaya çevirdiğimde Demir'in beni belimden kavrayıp başını omzuma yerleştirdiğini gördüm.
Kendi kendime gülümsediğimde Demir yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Sen neden kalktın?"
"Seni özledim."
"kendimi bana bi odunmuşum gibi hissettiriyorsun."
"Allah bir yerden alıp bir yerden veriyor işte."
"Ne güzel ne güzel! Şimdi sende şunları doğrayıp bana vereceksin anlaştıkmı?"
Diyerek kollarının arasından kaçtığında dudağının kenarını yukarı kıvırmış bana bakıyordu.

Ona gözlerimle sucukları işaret ettiğimde iki elini yukarı kaldırarak işe koyuldu.

🐚

"Ben yapıyorum bu işi be!"
Dedim, Yaptigim mıhlamanın altını kapatırken.

Demir kafasını çevirip bana ve muhlamaya baktığında.
"Oha!"
Diyerek ekmekten bir parça aldı.
Ekmeği mıhlamaya bandırıp ağzına attığında sertçe koluna vurdum.
"Demir!"
"Ahg!"
Diye inledi acıyla.
"Ya ağzım yandı zaten bide Koluma vurdun ağlayacağım şimdi!"
"Ahahah"
Demirin bu haline büyük bir kahkaha attığımda o ise bana mazlum mazlum bakıyordu.
"Tamam karanlık abartma."
"Öpersen geçer bence"
Dedi sırıtarak.
"Demir!"
"Tamam be!"
"Açlıktan ölüyorum, artık sofrayı hazırlayalım bi zahmet."
Dediğimde mutfak bezinin yardımıyla sıcak mıhlava tavasını tutmuş yemek masasına yönelmiştim.

DENİZ KABUĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin