Sefil anı

19 5 9
                                    

Burası Bursa'nın en iyi okullarından biri olan ** Kız Meslek Lisesi. Burada okuyan zeki mi zeki, akıllı mı akıllı üç kız var.

Şevval: Zeki ama çalışmıyor, taşak peşinde hem ezik hem zorba.

Beyza: Zeki ama çalışmıyor. Derslerde uyumak onun için en kaliteli aktivitelerden biri. Zorba değil, ezik hiç değil.

Zümra: Dünyanın en komik insanı olabilir. Mizah seviyesi aq seviyesini geçmiş durumda.

Okulda konferans olacağını öğrenmiştik. Fakat ben çok aç olduğum için yemek almak istemiştim. Diğerleri yemek almak yerine beynini kullanarak abur cubur alıp iki dakikada bitirmişti ama ben açtım. Zaten herkes yemek götürüyor diyerek karışık tostumun yanına aldığım mangolu ice tea ile aşk yaşayarak konferansa girdik.

Konferansta oturacak yer yokmuş gibi hem suçlu gem güçlü olarak İlhan hocanın arkasına oturmayı önermiştim.

İlhan hoca: Korkunç insan.

Zümra ve Beyza oraya oturmayalım hoca yemeğin kokusunu alırsa kızar demelerine rağmen inatçıydım. İlla onun arkasına oturacaktım.

İlhan hocanın hemen iki sıra arkasına oturmuştuk benim isteğim üzerine. Henüz konferans yeni başlamıştı. Daha bir dakika bile oturamadan İlhan hoca'nın bize dönmesiyle nefesimiz kesilmişti. Sert bakan gözleri bizi korkutmaya yetiyordu.

"Çıkın o yemeği dışarıda yiyin gelin buraya bir daha yemek sokmayın." dedi kızgın sesiyle.

Konferans daha yeni başladığı için henüz çok  sessizdi. Herkes bize bakıyordu ve rezil olmuştuk. Rezil olmanın verdiği salaklıkla güle güle oradan çıktık. Kapıdan çıkmak üzereyken bile insanları bize olan garip bakışlarını hissediyorduk.

Dışarı çıktığımızda gülmekten yıkılıyorduk. Benim açlığım bir anda gitmişti ve tostu bitiremiyordum. Şansıma Zümra ve Beyza hiç aç değildi, tostumu yemek için bana çok az yardım ettiler. Her zaman keyifle içtiğim ice teayi bitiremiyordum ve rezil olduğumuz için bitirdiğim zaman bile içeri girmek için çok konuşmuştuk.

Hava yağmurlu ve soğuktu. Konferansın hemen yanında bulunan okul kafetaryasına gitmeye karar vermiştik ama beklediğimiz gibi karşılanmamıştık...

Kafeye girdiğimizde her zamanki gibi hocalar, ustalar ve 11. Sınıf öğrencileri vardı. Ustalar içerde yemek yaparken öğrenciler fazlalık ve sakat olduğu için figüran gibi duruyordu.

Tolga hocaya selam vermiştik ve İlhan hocanın bizi yemek yediğimiz için kovduğunu söyleyerek içeri girmiştik.

Tolga hoca: CİDDİ ANLAMDA SEVMEDİĞİM SAKATIN TEKİ.

Bize verdiği "o zaman kusura bakmayın gençler buradan da kovuluyorsunuz haydi." cevabı ile şok olup utanmıştım.

Beyza Tolga hocaya sitem ederken Zümra ve ben arkamızı dönmüş gidiyorduk. Beyza da arkamızdan gelirken "Kusura bakmayın temizlik yapılacak." Demişti.

Size biraz temizlikten bahsedeyim. Yeri süpürmek.

Sakat Tolga hoca bizi kovunca tekrar dışarı çıkmıştık. Konferansın önünde mal gibi tartışıyorduk.

Beyza "ya sınıfa ya konferansa gideceğiz."  demişti. Ama bizim sınıfa gidecek cesaretimiz neden olsundu ki. 😀

Uzun tartışmalar sonucu konferansa girdiğimizde konferansın yaklaşık sonlarındaydık. O saatte bizim dersimizde olan biyolojicinin bize attığı sert bakış kaçarcasına yerimize oturmamıza sebep olmuştu.

Biyolojici: Opsiyonel, gg man.

O gün biyolojiciden kaçmıştık, hocanın bize kızacak olduğunu düşünmüştük ama opsiyonel olduğu için umursamamıştı.

Kısacası tüm konferansa rezil olup soğuktan donduğumuz vir gündü...

GAYLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin