Ahırda bulduğumuz eski kumaşlarla tahta zemini temizleme çabası veriyorduk. Tırnaklarım yere sürttükçe dişlerimi kamaştırıyor koku yüzünden bulanan midem daha da kötüleşiyordu.
"Sikeyim.. çıkmıyor...."
"Devam et."
Önüne odaklanmış kovadaki suya elindeki bezi batırıp tekrar tekrar çitiliyor.
"Kacchan... Olmayacak..."
"Devam et."
Izuku dizleri üzerinde bir süre etrafa baktı, kırık masayı dışarıda parçalarına ayırdığı için ellerindeki kıymıklar parmaklarını sızlatıyordu eminim. Üstündeki tişörtü çıkarıp kovaya batırdı.
"Ne yapıyorsun?"
"Zaten atmamız gerekecek."
İç çektim, iyice kararan suyu değiştirmek için ayaklandım. Dışarı çıkıp suyu ağaçların dibine döküyorum, bu döngü birkaç defa tekrarlandı. En son döndüğümde Izuku hala dizleri üzerinde oturmaya devam ediyordu.
"Kalk."
"Çıkmıyor."
"Ne demek çıkmıyor. Olacak işte."
Yanına çöktüğüm zaman gördüm. Cidden tahta üzerinde kahverengi bir ton hala seçilebilir şekilde duruyordu.
"Şarap dökelim."
"Ha???"
"Duymadın mı! Git getir!"
"Ceza alırız!?"
"Şarap yüzünden ceza mı almak istersin yoksa alnının ortasından pompalıyla vurulmak mı??"
Birkaç saniye bakıştık, Izuku kalkıp bodruma gittiğinde elimi kendi ağzına kapadım. Kanın kokusu içerde öyle baskındı ki sarıp dışarıya attığımız cesedi düşünmüyordum bile. Bir an önce ondan da kurtulmamız gerekiyordu. Kısa süreliğine öyle bir plan yapmıştım ki kendimden ölesiye tiksindim. Elimizden birşey gelemezdi.
Elinde iki şişe şarapla dönen Izuku yanımda dikildi.
"Peki ya masa..."
"Jake'in masayı devirdiğini söyleriz. Zaten tahta kuruları kemirip duruyordu."
"İyi de Jake uslu bir köpek..."
"Varsayalım ki sinirlendi."
Yan gözle ona baktığımda endişeli bakışlarıyla karşılaştım.
"Kacchan... Aklından ne geçiyor..."
"Kıçımızı kurtarmaya çalışıyorum."
Elindeki şişelerden birini kapıp parmaklarım arasından tam da lekeli yere bıraktım.
"KACCHAN!?"
Kırılan şişe parçaları dört bir yana dağıldığında elimin tersiyle Izuku'ya vurdum.
"Dökmek derken aklından ne geçiyordu gerzek tabi ki de böyle yapacağız ki düşürdüğümüzü sansınlar."
"Bu kadar hızlı yapacağını düşünmemiştim..."
"Bırak şunu sende."
Eline vurup onun da düşürmesini sağladım.
"Hey!? "
Tüm şarap üstümüze sıçramıştı. Kırmızı lekeli paçalarımızla evden çıktık. Hallolması gereken en önemli meseleyi bir an önce bitirmemiz gerekiyordu.
"Nereye götüreceğiz..."
Cesedin omuz kısımlarından tutup kaldırdı, ben de bacaklarından tuttuğumda hayvanlar için yem depoladığımız barakayı gözlerimle işaret ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEKUBAKU - BURNT
Fanfiction"Ben bu dünyadaki ölü adamdım. Bebeğim daha önce buradaydım. Vahşetinin içinde güzellik vardı." Şiddet öğeleri sevmiyorsan okuma. Little angst DKBK S x Izu U x Katsu