Çarşafları lekeli ve yırtık yatağa oturmasında yardımcı oldum, yangının üstümizde bıraktığı acı duman kokusu genzimi kavuruyordu. Başını geriye atıp öksürdü.
"Bekle su getireyim."
Gözlerini kapatarak onaylıyor, aklına getirmek isteyeceği son şey o herifin yanışı olmalıydı.
...Hiçbir pişmanlık belirtisi hissetmiyordu aksine içindeki tuhaf his çenesini gıdıklıyor...
"Al, dah sonra da elini yüzünü yıka."
...Başını eğip gözlerinin içine baktı, daha sonra bardağı uzatan kaba ve nasırlı ellerine. Bardağın ağız kısmından parmak uçlarıyla tutup aldı, yavaşça birkaç yudum aldıktan sonra avcuna sıkıştırıp kendi dizine koydu...
...Zehirli bir suyu andıran ama bir o kadar da şifayı temsil eden koyu çam gözlerine konuşmak istiyordu.
Onlara hiçbir şeyin düzelmeyeceğini, gittikleri her yerde düzeni yıkıp geçtiklerini göstermek istiyordu..."Bir sorun mu var Kacchan?"
Kendine gelmesi için elimi birkaç kez yüzü önünde salladım. Alnına düşen saçları geriye atıp önünde diz çöküyorum.
"Yapma şunu.."
Yere baktı, tutup elimi indirmemi sağlıyor.
"Ama bir sorun var.."
"Sadece 'bir' sorun yok Deku."
Endişeyle bakıyordum, anlatabileceği tek kişi ben iken saklanması huzurumu bozuyordu. Konuşmak için dudaklarımı aralarığımda susturuluyorum.
"Duş alacağım."
Ayağa kalkıp beni odada yalnız bırakıyor.
---
Karanlık içinde sırt sırta yatan iki yabancı. Sessizliği bozması gereken tek şey açık camdan sızan Ağustos böceği sesleri, fakat yetersiz. Soğuk ve boş hissettiriyor. Tıpkı yangın sonrası sessizlik ve kabulleniş gibi.
Olduğum yerde rahat hissedemiyordum, birkaç kez kıpırdanıp Katsuki'ye doğru döndüm. Düzenli nefes alıp verdiğini yavaşça inip kalkan sırtından anlayabiliyordum. En azından uyuyup dinleniyor olmasına şükrettim.
Orda bir yerlerde kalbine dokunmak istediğim kişiyi düşündüm... Ondaki bu hüznü hissettim ve atabilecek birşeyin olmadığının da farkındaydım. Daha sonra başımı sağa sola sallayıp tekrar arkamı döndüm. Kendime gelmem gerekiyordu, gerektiğini düşünmek istiyorum.
Aksi takdirde yapacağım şey enayilik olacaktı, daha önce olduğu gibi. Yakınlığım beni bitirecekti, bu ancak yenilgiyle sonuçlanabilirdi.
En acıtan şey de yakın hissettiğiniz birinin sizi hiçbir zaman çevresinde saymamış olmasıydı, bunu defalarca yaşamıştım. Neden şimdi yakın olacağımızı düşünüyorum. Onun işi izlemekti, günahımı dinlemek ve ayağına koştuğumda gülmekti. Rahip olmayı başaramamış bir şeytan gibiydi. Hatırlamamam imkansızdı.
Ayaklarım parçalanana kadar koştuğum o günden sonra asla kendi başıma acı çekmeme izin vermemişti, kapısından ışık sızdıran o ev beni esir almıştı.
O gün ayaklarım kaymasaydı bu durumda olmayacaktık. O gün yeterince güçlü olsaydım bu kasabada olmayacaktım. O gün yalvarmasaydım gülünecek hale düşmeyecektim. Belki de abim yerine ölen kişi-
Bunalıyorum. Yavaşça yatakta doğrulup oturdum. Titreyen ellerim yorganı kavrama yarışına girmişti resmen. Daha ne kadar kaçacaktım, hayatım boyunca sürekli birşeylerden kaçma eğilimi içindeydim. Yüzleşmekte berbattım, ikimiz için de en iyi olacak şeyi düşündüm. Katsuki kendisinin bir katil olduğunu düşünüyordu yüksek ve muhtemel olarak, buraya kadar sürüklenmişti çünkü babamın sözde adaletine göz yummamıştı.
Duraksamama sebep oldu, kurtarıldığımı hissettiğim, düşündüğüm bunca zaman sadece bir insanın kötü davranışına katlanmayışı olduğunu fark ettim. Nefsi müdaafaya gücü yetmeyecek zayıf birinin kurtarılması. Bundan ibaretti, kendime acıma duygum ağır basıyordu. En çok da Katsuki tarafından acınması.
Sinirden dişlerim birbirine geçecekti, yine o bastırmaya çalıştığım öfkem yüzümü kavurmaya başladı. Kimse suçunu üstlenmiyor kimse yaptığı şeyden ders almıyor. Ertesi gün kural bu belirlenip sesiniz daha da bastırılıyordu.
Kuzenlerimin gülüşleri, şımarık kız tavırları, günahlarını bekleyen bir rahip, ölümüne kovalayan bir sırtlan, canlı canlı yenildiğimi hissettiğim berbat rüyalar. Bu odada nefes alamayacaktım belli ki, yorganı üstümden atıp ayaklandım. Ayaklarımın beni koşar adım dışarı atmasına müdahale etmedim.
Bulutlu gökyüzü öyle uyanık duruyordu ki, bağırsam ne olurdu? Bağırıp ona tüm gecelerimi izleyip izlemediğini sorsaydım eğer? Kimin haklı olduğunu, nasıl bu bataklıktan çıkacağımı?
İlk gün tereddütle çıktığımız merdivenlere oturdum. Botlarımı yarım yamalak giymiştim. Bir elim kendi saçlarımda dolanıyor, gözlerim yorgunluktan açık duramıyor ama bir o kadar uykudan uzak. Rüzgar toprağı eşeleyip tozu süpürüyor, uzaklara götürüp kaçırıyor.
Seslice yutkundum, kimse yapmıyor diye ben de mi uğraşmayı reddedecektim?
Katsuki'nin arkadaşlarıyla gülebilecekleri bir geleceği olurdu, okuyup bu kasabadan def olabilirdi. Rüzgarın onu ilerletmesine izin verirdi, ben ise kilometrelerce savrulacak hiçbir zaman evin neresi olduğunu bulamayacak bir böcek gibi. Evimin nerde olduğunu söyleyecek günün kahramanı falan yoktu sonuçta.
Şu zamana kadar hiçkimseyi kurtarma ihtimalim olmamıştı, başta kendim de olmak üzere. Bir an düşündüm, işte şimdi kurtarılacak biri vardı. Yakınlık kurabileceğim türden değildi ama belkide birinin hayatına dokunabilirdim. Teslim olabilirdim.
Kasabaya geri dönerlerse ne olacağı belliydi, kesinlikle babam ikimizi de diri diri gömecekti; ölmediyse tabii. Ölmesi ihtimali de hapisle sonuçlanırdı, cinayet hafif bir suç değildi sonuçta ve resmen babamın paramparça bir kafası olduğunu ikimizde biliyorduk. Boynunda bir ip olacak kişi Katsuki olmamalıydı.
Babam kucağına düştüğü anda aklımdaki tek şey 'Kacchan'ı uzaklara götürmek ve onu saklamaktı, sonsuza dek onu bu günahtan uzak tutmaktı. Hissettiğim şeylerin hiçbirine isim vermemiştim ama onunla dost olmak istemiyordum, onunla kardeş gibi sohbet de edemezdik ve dahası bunları anlatsam dahi o bile ne oluğunu çözemezdi. Ayağa kalkıp birkaç adım attım. Uçsuz bucaksız tarlaların esintiyi taşıyıp omuzlarımdaki tüm ağırlığı da götürmesini istedim...
Yapacaklarım için özür dilemek istedim...
Kendimden, Katsuki'den, Annemden..Küçük bir kahkaha dudaklarımdan firar ediyor, elimi ağzıma kapatıp gökyüzüne bakıyorum. Sıkı sıkıya ağzıma kapadığım elim kahkahalarımı zor tutuyor, gözyaşlarıyla ıslanıyor. Boğuk sesim parmaklarımdan sızıyor. Sonunda birine faydam dokunacaktı baba.
Ben, Izuku Midoriya bugün çiftliği terk ediyorum.
______________________________________
"Seni yalnız başına bıraktığıma inanamıyorum, bu beni parçalara ayırdı.
Hiçbir zaman bilmeyecek, seni bırakmamayı çok kez diledim..""Ve üzgünüm, bunu bilmek çok acıtıyordu.. tam orda duruyordun."
"Ve üzgünüm seni yapayalnız bıraktığım için, biliyorum bu adil değildi.
Çünkü seni sevdim.."-DPR IAN - Nerves-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEKUBAKU - BURNT
Fanfiction"Ben bu dünyadaki ölü adamdım. Bebeğim daha önce buradaydım. Vahşetinin içinde güzellik vardı." Şiddet öğeleri sevmiyorsan okuma. Little angst DKBK S x Izu U x Katsu