Ön Söz (Psikolog görüşü)

101 12 1
                                    


Sevgili Okur,

Kitaba başlamanızdan önce birkaç dakikanızı rica ediyorum. Size kısaca bu hikâyeden bahsetmek istiyorum ki okuduktan sonra aklınıza takılması muhtemel birkaç ayrıntıyla ilgili hem fikir sahibi olalım hem de uzman görüşüyle netleştirelim.

Belki bilinçaltımın tuhaflığından, belki de kurgulamaya müsait bir zihin yapısından sebep kitaplarımın temeli mutlaka gördüğüm rüyalardan ortaya çıkıyor. Rüyalarımda nadiren kendim ya da tanıdığım insanlara dair imgeler oluyor ama sıklıkla hiç tanımadığım, var olduğundan bile emin olmadığım yüzleri ve hayatları hatırlayarak uyanıyorum.

Gecenin Ruhu da böyle ortaya çıktı. Elbette ham hali, kitapta okuyacaklarınızdan çok daha farklıydı ve hatta elinizde tuttuğunuz son hali, kitabı daha önce okuyanların bildiğinden de farklı ama özünde aynı. Bu kitapta hırsın ve bencilliğin insanları sürükleyebileceği noktaları, bir yangının ve sonuçlarının ağırlığını, kaybedilenlerin ardından tutulan yası ve aynı zamanda yaşamaya devam etmeyi, kan bağıyla bağlı olmadan da aile olunabileceğini ve bazen kan bağının aile olmaya yetmeyeceğini okuyacaksınız. Aşkın yıllara meydan okuyuşunu, aynı insana birden fazla defa âşık olunabileceğini, iki insanı hem en güzel yanlarından hem de yaralarından bağlayabileceğini de öyle ama en çok... Küçük bir kız çocuğunun başından geçenleri, hayata tutunma çabasını, kayıplarıyla ve kazandıklarıyla genç bir kadın oluşunu, en zayıf anlarında bile aslında ne kadar güçlü olduğunu okuyacaksınız.

Bunları okurken de insan hafızasının işleyişinin aslında bildiğimizden çok farklı olduğunu göreceksiniz. Ailemizin yanında ve anlatılan anılarla, bu anıların kanıtı fotoğraflarla büyümekle, bu saydıklarımın hiçbirine sahip olmamanın farkını umuyorum ki size, 'Sare' gösterecek.

Kitaplarımda anlattığım hikâyeler ve insanlar her zaman bambaşka hayatlara dahil olsunlar, birbirlerine benzemesinler istiyorum. Bunun için de elimden geldiğince azami çaba gösteriyorum ama hiçbir zaman es geçmediğim tek benzerlikleri, yaptığım araştırmalar.

Kitaplarıma yuva olan Ephesus Yayınları tarafından basılan ilk kitabım Gündüz Düşü'nde nasıl ki kanunların ilgili kısımlarını araştırıp TBMM kararnamelerini didik didik okuduysam. Uluslararası internet anlaşmalarını incelediysem, sabahlara kadar haritalar, ülkeler arası mesafeler, hikâyede değinilen şehirlerin sokaklarına kadar araştırdıysam ve hatta bir hackerı canından bezdirir halde bilgi aldıysam aynı şekilde Gecenin Ruhu için de tüm kaynaklara ulaştım.

Öncelikle elbette internet araştırmasıyla başladım. Hafızanın çalışma biçimine ve hatırlamaya dair makaleler okudum. Anıların bilincimizde nasıl saklandığını, hangi yaşlarda oluşmaya başladığını, hatırlamanın hangi yaşta ve nasıl geliştiğini, duyguların bilinç üzerindeki etkisini, yaşanan travmaların, saklanan eşyaların anılardaki tetikleyiciliğini, daha birçoklarını... Öğrendiğim bilgileri olabildiğince doğru aktarmaya çalışarak, yazım sürecinde de en başından itibaren kaynak olarak kullandım.

Fakat kurgumu mantığa ve bilimsel gerçeklere uygun hale getirmek için gösterdiğim tüm çabaya rağmen, gözden kaçırmış olabileceğim ince detayları bile yakalayabilmek tutkusuyla bir uzman görüşüne başvurma ihtiyacı da hissettim. Değindiğim hassas konunun bilinci bunu gerektiriyordu ve nedenlerini anlayabileceğiniz üzere, siz değerli okuyucular için de elle tutulur bir kanıt olmalıydı aynı zamanda.

Böylece değerli doktorumuz, Psikolog Elif Silcan'a ulaştım. Kendisine hikâyemi en ince detaylarına kadar anlattım, ayrıntılı bir özet yazdım, aklıma takılan her şeyi sordum ve konu üzerinde uzun uzun konuşma fırsatı da buldum. Paylaştıklarımız sonucunda hikâyemi ve karakterlerimi çok daha doğru ifade edebildiğime inanıyorum.

Sizlerin nezdinde Elif Hanım'a vaktini ayırdığı, görüşlerini paylaştığı ve tüm sorularıma içtenlikle cevaplar verip beni doğru yönlendirdiği için bir kere daha teşekkür ediyorum. Kendisinin konuya dair uzman görüşünü de ilgilerinize sunuyor ve yazarken hissettiğim duyguları, sizlerin de okurken hissetmenizi dileyerek sizi kitapla baş başa bırakıyorum.

Çocukluk amnezisi, gelişimin erken evrelerinde üretilen otobiyografik anıların yetişkinlik döneminde tam olarak hatırlanmaması olarak tanımladığımız bir durumdur. Genel olarak hatırlanan ilk anıların ortalama 4 yaşa ait olduğu kabul edilse de ilk çocukluk anısının ait olduğu yaş tartışmalıdır. Bu yaştan önce hafızaya bilinçli kayıt söz konusu olmadığı belirtilmektedir. Psikoloji bilim dalına birçok katkı sağlayan önemli isimlerden Freud'a göre çocukluk amnezisi; bilincin kendini rahatsız eden ve travmaya neden olan çocukluk izlerinin silindiğinin göstergesidir ama aslında unutma değil, hatırlama yetisinin yokluğu yani anı oluşturma yeteneğinin olmamasıdır.

Bu konu üzerinde yapılmış birçok araştırma, ilk çocukluk anılarının belirlenmesinde cinsiyet, anıya ilişkin faktörler, kültürel arası faktörler, bağlanma stilleri ve çocukluk çağı travmatik olayları gibi anı yaşı üzerinde farklı birçok etki olduğu da tartışılmaktadır. Yetişkinler için ilk anıların daha çok emosyonel(duygusal) tepkilerin verildiği olayları içerdiği de gözlemlenmektedir. Erken dönemde yaşanan olumsuz ve tehdit edici anıların sönme durumuna karşı dayanıklı olduğu düşünülmektedir.

Aynı zamanda çocukların ilk yıllarına ait bazı eşyaların saklanması, ilk oyuncakların, ilk kıyafetlerin korunması yetişkinlik döneminde bu yıllara ait anılara zemin hazırlamaktadır. İnsanların bir yere, bir şeye ait olma duygusunu desteklemesi ve pekiştirmesi bakımından bu anılar önemlidir. Ayrıca anılar hakkında konuşma yoluyla anılara bir biçim kazandırılması ve organize edilmesi daha kolay hatırlanmasına destek olacaktır.

Bir şekilde dünya döndükçe, insana dair bildiklerimizde zamanla değişecek ve dönüşecek. Bu anlamda çocukluk dönemine ait anıları normal ve basit bir duruma indirgeyemeyiz, bu konuya ilişkin bildiklerimiz bir ölçüde bunlardan ibarettir.

Psikolog

Elif Silcan

Gecenin Ruhu (Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin