Yiğit'ten
Hayır, ben bu kızı anlamıyorum, anlamakta istemiyorum. Sürekli konuşuyor, beni unutamadığını, sürekli beni sevdiğini söylüyor. Bu nasıl desem, saçma. Koskoca bir saçmalıktan başka bir şey değil. Sürekli peşimde; ne zaman, neredeyim, kiminleyim. Tamam anlamaya çalışıyoruz ama bir yere kadar artık fazlasıyla sıkıldım bu durumdan.
Dört sene oldu, koskoca dört sene. Doğru düzgün yüz yüze konuşmadık bile, duygularına karşılık vermedim hatta her fırsatta sürekli dalga geçtim onunla. Sanırım bu yüzden iyice hırs yaptı tam anlamıyla takıntılı.
Ne zaman, nasıl başladı hiç hatırlamıyorum. Ciddiye bile almadım, komikti çünkü. Beni görünce eli ayağına dolaşıyor her şeyi o kadar belli ediyordu ki bir şey söylemesine gerek kalmıyordu. Önceleri ciddiye almadım, çoluk çocukla ne işim olur benim diye düşünüyordum. Vazgeçer, o da anlar dedim ama hiçte öyle olmadı.
Benim liseden mezun olacağım sene geldi okula, o kadar belliydi ki ilkokuldan geldiği. Tam anlamıyla bir ergen gibi davranıyordu. Öyle ezik tiplerden değildi daha doğrusu sürekli kendini bana, bize gösterme çabası olduğu için tanıyorduk onu. Kendi halinde sessiz, sakin, saf bir kız olduğu çok uzaktan belli oluyordu, tanımaya gerek yoktu.
Son sene biraz eğlenelim dedik. Herkes bu durumun farkındaydı ama kimseyi umursadığı yoktu. Son sene benimle hiçbir şekilde iletişime geçmemişti. Sadece sosyal medya hesaplarından eklemişti ki bu son derece normal bir durumdu yeni gelen bütün kızlar bunu yapardı. Biraz da mezun olduktan sonra oldu her şey. Son sene dalga geçerek hızlı bir şekilde geçmişti.
Mezuniyet günü. Bambaka bir kız vardı karşımda, tanımakta güçlük çekmiştim. Okulda hep saçını bağlayan, bir kere bile makyaj yaptığını görmediğim, bol okul kıyafetlerinin içinde gördüğüm kız değildi karşımda gördüğüm. Fazlasıyla özgüvenli yürüyen, mini beyaz elbiseli kıza ağzım açık bakakalmıştım. Beyaz elbisesinin esmer teninde, siyah uzun saçlarının altında ne kadar harika durduğunu düşünmeye başlamıştım. Kendimi tutamayıp ara ara kaçamak bakışlar atmıştım o da farkında olmadığımı düşünerek bütün gece beni izlemişti sonra birden gitti, o gece bir daha onu görmedim. Bu durumu düşünce aklıma külkedisi masalı geldi ama ben o masalın iyi prensi değildim, ben kötüydüm.
Bundan cesaret almış olacak ki mezuniyetten sonra her şey daha karışık bir hale geldi.
Eylül'den
Yemin ediyorum gerizekalı bu çocuk. Hayır, anlamıyorum madem sevmiyorsun biraz saygı duy be adam. Sürekli dalga geçmeye, küçük görmeye ne gerek var. Ben dört senemi vermişim, tamam biraz abartmış olabilirim ama ne yapalım platoniklik işte.
Son mesajı hala aklımda, hayatım boyunca da unutacağımı sanmıyorum.
"Sen kendini ne sanıyorsun bunu kaç kere konuştuk kaç kere anlattım sana. Yeter artık, bizim aramızda hiçbir zaman hiçbir şey olmadı, olamaz da. Dört sene sonunda başardın arkadaş olduk yani sen öyle sandın arkadaş bile olmam ben seninle anlıyor musun? Hayatımda yerin yok senin, uzak dur artık bir rahat bırak."
İşte her şeyin bitişi böyle oldu. Bu kadar basit onun için, bu kadar nefret dolu bana. Her şey basit bir mesajla bitmişti, peki ya o güne kadar olanlar?
*****
Yaşananlar ve yaşanacaklar... İkisinin de haberi yoktu hayatın onlara getireceği sürprizlerden. En fazla ne olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül Akşamı
ChickLitHayatında garip şekilde umutsuzlukları ve mutsuzlukları olan güzeller güzeli bir kız ve çocukluğundan onun omuzlarına binen gereksiz ve saçma sorumluluklar... Hayata kızgın, dünyaya kızgın ama bunu hiçbir zaman belli etmeyen, gülüşüyle insanların iç...