"İnsanlığı kurtaracak kadar uzun yaşayacağını mı düşünüyorsun?" diye yanıtladı Akari Erwin'i.
"O kadar yetenekli olmadığımı mı söylüyorsun?" dedi Erwin. Aralarında ufak bir tartışma başladı.
(A-akari E-Erwin)
A-Yanlış anladın Erwin. Demek istediğim o değildi. Bana kalırsa insanlık henüz devleri yenecek kadar gelişmedi. Ancak insanlığın kurtuluşundaki basamaklar olabiliriz. Temel sebep değiliz.E-Öyle mi dersin? Bence yeterince geliştik. Yetenekli ve güçlü askerlerle zor da olsa halledebiliriz. Elbette daha fazla keşfe çıkmamız lazım ancak ben ölmeyeceğim. Amacımı gerçekleştirene kadar yaşayacağım.
Akari, Erwin'in asıl amacının insanlığı kurtarmak olmadığını o an anladı. Ses etmedi ancak insanlığı kurtarmak bu kadar basit değildi. Bunun Erwin gibi zeki bir adamın da farkında olduğuna emindi. Farklı bir amacı olması ve bunu saklaması biraz şüpheli gözükmüştü ama henüz diğerleri bunu anlamamıştı. Şimdi ise Erwin'in masmavi gözleri, Akari'nin balta girmemiş yeşil ormanlarına dikilmişti.
Erwin, Akari'nin olayı çaktığını anladı. Biraz gerildi ama ses etmedi. Gözlerini genç kızın gözlerinden ayırdı ve işine devam etti. Akari de aynısını yaptı.
Bu arada Mike Akari'nin sorusunu yanıtsız bıraktı. Erwin ile aralarında ufak bir gerilme olduğu için susmanın daha iyi olacağını düşündü. Hange ise onları hiç dinlememiş işine koyulmuştu.
Tan ağırdı. Sabah olmuş ve acemiler yataklarından kalkmışlardı yeniden. Tıpkı daha önceki günlerde yaptıkları gibi sabah egzersizi yapıp kahvaltı yapmaya gittiler.
Nile bugün yalnızdı. Mike ve Erwin dün gece odaya gelmemişti ve o deli karıların onlara bir şey yapmış olabileceği düşüncesi beynini kemiriyordu. Komutana haber verme niyetiyle tam kalkacaktı ki başka biri niyetini yerine yüksek sesle getirdi. Nile biraz rahatlamıştı çünkü komutanlarla konuşmak onu hep gererdi.
Komutan iki onbaşıyı görevlendirip tam gitmelerini söyleyecekken durdu.
"Nile Dok!"
Nile kendi ismini komutandan duyunca irkilip ayağa kalktı. Ne diye onu böyle bir anda çağırdı ki? Hızlı adımlarla komutanının karşısına geçip pozisyon aldı.
"Erwin ve Mike arkadaşların, değil mi?"
Nile yüksek sesle cevapladi.
"Evet, efendim!""Neden arkadaşlarının kayıp olduğunu bana sen değil de başkası söyledi? Arkadaşlarına değer vermeyen piçlerden hoşlanmam Dok..."
Nile'ın bacakları titremeye başlamıştı. Komutanın bu sakin ses tonu kesinlikle iyiye işaret değildi.
"Efendim, tam size haber verme niyetiyle gelirken ba-"
Komutan sözünü kesti.
"Gece gelip bana söylemeliydin... Arkadaşların için 5 dakikacık uykundan vaz geçemedin mi Dok?""Özür dile-"
"Özür dileme. Onbaşılarla birlikte onları aramaya git. Bulursanız Mike'ı sırtında taşıyarak getir."
Nile, komutanın neden böyle bir emir verdiğini anlamamıştı. Doğruyu söylemek gerekirse, komutan bile sebebini bilmiyordu. Sadece Nile gibi işlerini erteleyenlerden çok hoşlanmazdı ve ona biraz antrenman olmasını istedi. İlk başta kızlardan birini taşıtacaktı ama o kızlar bu adama hafif gelebilirdi. O yüzden kendisinden daha uzun olan Mike'ı seçti.
Şimdi Nile ve iki onbaşı ahırın yolunu tutmuşlardı. Onbaşılar aralarında şakalaşıyordu.
"O kızlardan biriyle keşke ben de ahırda kalsaydım yahu. Sabaha yürütmezdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birds Don't Sing | Erwin X Reader Aot
Fanfiction"Kuşlar şarkı söylemez, sadece havada uçup öterler."