1.Bölüm:YARALARIN ACISI

92 14 11
                                    

"Beni neden kurtardın?" "Kurtarmak mı?Ben seni kurtarmadım, tam tersi seni kandırdım."

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

3 Yıl Önce

HUGO;

Yalnızlığı severim. Yalnızken içimin sesini, vücudumun acısını, kalbimin kırıklığını, kulaklarımın kanamasını, gözlerimin çığlığını ve en çokta gülmeyi unutmuş mimiklerimi dinleyebiliyorum. Merhaba ben Hugo! 16 yaşındayım. Benim hikayem biraz kırıcı olabilir, ama olmayada bilir. Belki de bu "kırıcı" diye adlandırdığım hayatım tamamen kendi kafamda kurduğum bir kurgu da olabilir.

 Mesela hayatımızda bir tane de olsa korktuğumuz da, düştüğümüz de ya da pes etmek istediğimiz de, bizi kaldıran kişilere sahiptik. Yürürken ellerimizi kenetleyip şarkılar söyleyerek ya da o gün ne yaptığımız şeyleri anlatarak yürüdüğümüz insanlara sahiptik. Birlikte güldüğümüz, birlikte ağladığımız, Birlikte saçma şeyler yaptığımız ve yanlışlarımız olduğunda bunları yüzümüze vurarak eğlendiğimiz insanlara sahiptik. Özellikle ağladığımız da veya kötü hissettiğimizde nedenini sormayıp, sadece sarılan insanlara sahiptik.

 Kırıldığımız da onlarla toparlanırdık, onlarla silerdik içinde çok şey barındıran gözyaşlarımızı. Sahip olduğumuz insanları, kaybetmemek ve aynı zamanda da onların değerini bilmek çok zor bir sınavdır. Bu sınavı geçmek imkansıza yakındır ve insanların neredeyse tamamı bu sınavdan kalırdı. Kaybettiğimiz o kişilerin yerine başkası girse de asla değeri onlarla aynı olmazdı. 

Ben bu sınava hiç giremedim. Anlattıklarım gibi birine de hiç denk gelmedim. Daha doğrusu onlar benimle denk gelmek istemediler. Bende iki gözü olan, bir bunu ve bir ağzı olan bir insandım. Beni diğer insanlardan farklı kılan şeyin ne olduğunu çok merak etmişimdir. Bu fark neydi ki insanlardan bu kadar uzak tutuyordu beni?

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Cama vuran yağmur sesleriyle birlikte önümde ki kitaba odaklanmaya çalışıyordum. Bilerek erken gelmiştim okula. Çünkü erken saatlerde çok fazla öğrenci olmadığı için gereksiz gürültü kirliliği oluşturan etkenlerde yoktu. Tabii yağmuru saymazsak. Sıramda oturmuş güzelce kitabımı okurken zilin çalması bir tık moralimi bozmuştu. Ama sonradan  dersin biyoloji olduğunu hatırlamamla geri yükselmişti. Yanımda derste beni konuşturmaya ve güldürmeye çalışan, sürekli dürtüp şakalar yapan biri yoktu. Aslında bu iyi birşey. Daha iyi odaklanabilir ve güzel notlar alabilirdim. Hocamızın gelmesiyle hepimiz ayağa kalkıp selam vermiştik. Daha sonrasında da ders başlamıştı...Dersin ortalarında iken kapının çalınmasıyla dikkatimi oraya vermiştim. Bir çocuk hocadan özür bile dilemeden yerine oturmuş eşyalarını çıkartmaya başlamıştı. Bunun kim olduğunu bahsetmeme gerek yok bence. Eşyalarını yerleştirdikten sonra bana dik dik bakmaya başlamıştı. Çok fazla takmadan önüme dönüp notlarımı almaya devam ettim... Güzel bir 45 dakikanın ardından ( O tuhaf olan 5 dakikayı saymazsak) kitabımı çıkardım. Kapağını açacağım sırada kolumdan tutulup sürüklendiğimi hissettim. İstemsizce gözlerimi kapatmıştım. Gözlerimi açtığımda okulun çatısında olduğumu fark ettim. Yanımda ise o vardı. Sam.

Hugo; Niye getirdin beni buraya?!

Sam; Eğlenmek için. Bugün burası gördüğün son yer olacak ucube!

Ne dediğini anlamamıştım. Aslında anladım ama anlamamak istiyordum. Hayatımın büyük bir kısmını zorbalık görerek geçirmiştim. İlkokulu saymazsak 6 yıldır bu çocuktan zorbalık görüyordum. Ama keşke onunla da sınırlı kalsa. Onun gibi düşünen bir çok kişi vardı hayatımda. Hayatımda diyorum çünkü ben istemediğim halde zorla oraya girip ruhumu kirlettiler. İstemezdim. Bu kaderi yaşamak istemezdim.

 Evimde, ailemle birlikte bir ömrümü geçirebilirdim. Ama hayat o kadar acımasız ki onları da elimden aldı. Kimsesiz kaldım. Kendi ayaklarımın üstünde durmaya çalıştım. Ama hiç bir zaman istediğim olmamıştı. Hep bir tarafım yarım kalmıştı. Bana destek olan veya yardım eli uzatan kimse olmadı. Tam başardım demiştim. Bir fidan yetiştirmiştim. Ama hayat onu da benden koparıp almıştı.

 Bugün onun dediği gibi buradan sağ çıkamayabilirdim. Çünkü Sam o kadar kötü kalpli ki beni ölüme bile sürüklemişti. Gözlerine baktığımda en ufak bir pişmanlık görmemiştim. O yüzden ondan her şeyi bekliyordum. Ben ona bakarken elinde ki bıçağı görmüştüm. Belki de sonum gelmişti. Burada ölsem kimse beni hastaneye götürmeye çalışmazdı. Çünkü insanların gözünde hiç bir anlam ifade etmiyordum. İkimizde konuşmuyorduk. Bu sessizlik birkaç saniye sonra benim çığlıklarımla dolacaktı belki de.

Sam; Çok canını acıtmayacağım. Acısız bir şekilde olacak. Çünkü sana yeterince acı çektirdim. Bence bu ödülü hakettin.

Tek bir kelime dahi etmiyordum. O ise yavaş yavaş bana doğru yürümeye başladı. O geldikçe ben de geri geri gidiyordum. En son sırtım küçük bir duvarla buluştuğunda gözlerimi kapatıp bekledim. Evet bekledim. Kendi sonumu bekledim. Ama hiç bir acı hissetmemiştim. Gözlerimi açtığımda aşağı doğru düştüğümü fark ettim. Ne olduğunu doğru düzgün algılayamamışken gözlerim kapanmaya başlamıştı. Son gördüğüm yukarıdan bana bakan bir çift gözdü.



BÖLÜMÜ DÜZELTİP ÖYLE ATIYORUM UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN SİZİ SEVİYORUM KARDELENLERİM.................<3



                        

Korkunun GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin