Sofrayı kurmaya yardım ettikten sonra diğerlerini yemeğe çağırmak için yukarı çıktım. Her kes kendi odasındaydı. İlk Alp abime haber vermeye karar verdim.
Odasına baktığımda biriyle telefonla konuşuyordu. Beni görünce konuştuğu kişiye beklemesini söyleyip bana baktığında konuştum.
"Yemek hazır. Babama haber verip aşağı gelin. Ben diğerlerine de haber vereyim."
Beni onayladıktan sonra kapıyı kapatıp karşıdaki babamın odasını görmezden gelip kapıyı tıklamadan Mert'in odasına girdim.
Odaya girince Mert'in duştan yeni çıkıp dolaptan kıyafet ararken şaşkın ördek gibi bakmasına sırttım. Kendine gelip yere düşen eşortmanini alıp söylenmeye başladı.
"Allah aşkına abi bir kerede kapıyı tıkla lütfen. Belki çıplağım, belki müsait diğilim. Ne diye direk dalıyon."
"Çıplaksan çıplak ol bana ne. Sanki bende yok. Hem müsait diğilim de ne demek. Benden sakladığın bir şey mi var güzelim?"
"Abi en fazla abur cubur saklaya biliyoruz senden biliyorsun. Ben lafın gelişi söyledim onu. Sen ne için gelmiştin."
"Yemek hazır diyecektim. Giyin küçük ikizkeride alıp in. Ben diğerlerine bakıcam."
Bulut ve Yağmur'un odasına ilerledim. İki ikizlerde aynı oda da kalıyorlar.
Hmm. Üçüz odası yapmam gerekiyor.
Kapıyı yine çalmamdan içeri girdim. Ve az kalsın kalp krizi geçiriyordum. Yağmur Bulut'a sarılmış uyuyorlardı. Ama bu haksızlık. Nasıl bu kadar tatlı ola biliyorlar.
Kapıyı kapatıp yatağa yaklaştım. İkisininde saçlarını okşayıp sesledim.
"Yağmurum Bulutum uyanın hadi."
Bulut'un uykusu hafif olduğundan ilk o uyandı. Yağmursa totosunu bana çevirip Buluta daha da sarılarak bir şeyler mırıldanarak uyumaya devam etti.
"Bir şeymi oldu abi."
Eğilip ikisininde saçlarından öpüb odanın kapısına ilerlerken konuştum.
"Bir şey olduğu yok güzelim. Yemek hazır haber edeyim dedim. Yağmuruda uyadırıp gelin hadi."
"Tamam abi"
Bulut'un yataktan kalkıp beni onaylanasıyla odadan çıktım. Sona kalan Güneşin odasına gidip içeri dalıcakken rahatsız olabileceğini hatırlayıp kapıyı tıkladım. İzin alınca yüzümde bir gülümseme oluştu. Sesi uykudan yeni uyandığı için boğuktu.
İçeri girince saçı yeni kalaktığı için bir birine girmiş bir Güneş görmemle ikinci bir kalp krizi geçiricektim az kalsın.
Saldırıp yanaklarını mıncırmamak için kendimi tutup gülümseyerek Güneşe yaklasıp konuştum.
"Yemek hazır da haber edeyim dedim."
"Teşekkür ederim. 5 dakikaya geliyorum."
Güneş aceleyle kalkınca gülümseyip konuştum.
"Acele etmene gerek yok tatlım. Rahat ol. Evi daha bilmediğin için kapıda bekliyorum. Bahçede yiyicez hava serindir, ceket falan da al yanına yavrum."
"Tamam olur"
Canımın sözümü ikiletmeden yanına kapşonlu bir ceket alıdıktan sonra hızlıca bahçeye indik.
Alp abimden başka herkes vardı. Babama yaklaşıp sordum. Sonuçta onu çağırsın demiştim. (anlamsız bir cümle)
"Babam Alp abim nerede. En son sana bakmasını istemiştim."
"Gömleyi ıslandı onu değiştirmeye gitti oğlum. Bir şeymi oldu?"
"Yok baba. Hep ilk o geliyorda, görmeyince bir şey oldu sandım."
Güneş sağılda olucak şekilde Mertle ikisinin ortasında oturdum. Baban başta oturmuştu. İki Bulut Güneşin önünde, Yağmur benim önümde, Deniz Mert'in önünde sağında da Kumsal oturmuştu.
Alp abimde gelip Kumsalın önünde oturdu.
Giydiği sıfır kol bir tişört giydiğini görünce gözüm seğirdi. Üstüme giydiğin ince ceketi çıkartıp yüzüne fırlatırken söylendim.
"Çıplak gelseydin abi. Git şunu lütfen. Sonra hasta olunca şımarıyorsunuz. Yok yani bu cüsseyle nasıl bu kadar çabuk hasta olabiliyorsan sa ."
"Hava sıcak zaten."
"Sıcak mı?"
Kaşlarımı kaldırıp sormamla Alp abim gözlerini kaçırarak attığım ceketi giydi. Bende memnunca gülümsedim.
Babam da yeneğe başlamamızı söyleyince her kes yemeğe başladı.
Ve burada bitiyor.
Çok yavaş ilerliyor her şey.
Neysee bayss 🙃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aile hikayesi gibi(Durduruldu)
Teen FictionKüfür var ona göre okuyun. kitabın adından anlaşılıyor zaten. anlamasanızda okuyunca anlarsınız