"Zor günlerde gidersem kendi yüzüme bakmaya cesaretim olmaz. Acı çekmek ve umut etmek için burada bulunacağım."(Limon ağacı)
~~~
~~~~~~~~~~~~~~~~
⌛️⏳️
Başımda çok şiddetli bir ağrıyla gözlerimi acı içinde kırpıştırmıştım. Her yerimin ağrıması normal miydi? Ve boğazımın çok kuruduğunu farketmem ise uzun sürmemişti. Bir elim yataktan sarkmış vaziyette yüz üstü uzanıyordum öylece. Kafamı kaldırmamla yan taraftaki aynalı dolapta suretim ile göz göze geldim. Saçım başım dağılmıştı. Gözlerim şiş ve solgundu. Olduğum yerden doğrulmaya çalıştım zorlukla, baş ucumdaki sürahiden bir bardak su doldurmuştum, hemen ardından ise bardağı kafama dikmiştim. Midem çok bulanıyordu, su içmem daha da bulanmasına neden olmuştu. Saat kaçtı? Baş ucumdaki telefonu elime aldım. Yatakta ayaklarımı uzatarak öylece oturuyordum. Saat 15:20 geçiyordu. Kaç saattir uyuyordum acaba? Genelde geceleri 5,6 saat uyurdum. Dün saat kaçta uyumuştum ki? Burada mı uyuyakalmıştım yoksa? Kuzey neredeydi? Kafamdaki sorulara bir cevap bulabilmek ümidiyle zorlukla ayağa kalkmıştım. Kapımın açık olduğunu farketmiştim, hiç açık bırakmazdım ki kapımı.
Koridorda salona yöneliyordum ki Mina'nın havlamasıyla durdum. Sanki odasının önünden geçtiğimi hissetmiş gibi havlıyordu. Kapıyı açıp yanına gittim. Sevinçle etrafımda turlar atıp üzerime atladı. Mama ve su verilmişti. Kuzey mi vermişti acaba? Ama onun alerjisi vardı.
Mina'ya sarılıp, kucağıma alarak ayağa kalkmıştım. Neredeyse üç gündür hiç onu düşünmemiştim bile. Hiç gezmeye de çıkartmamıştım. Odadan çıktık, Mina'yı sıkı sıkı tutuyordum kucağımdan inmemesi için.
Salona geldiğimde tertemiz bir salonla karşılanmıştım. Derli toplu, tertemiz bir salon... Hiç benlik şeyler değil evi toplayıp yatmak. Ama bir ihtimal sarhoş kafayla temizlik yapmış olabilirmiydim?
Hiç sanmıyorum.
Kuzey neredeydi? Diğer odalara baktım yoktu. Banyoda olabilirmiydi? Banyo kapısını hiç düşünmeden pat diye açmıştım. İçeri girmem ile Kuzeyle karşılaşmıştım, ayakta belinde bir havluyla hemde. Beni gördüğüne şaşırmamıştı, ama kapıyı açıp onu böyle görme patavatsızlığımı beklememiş olacak ki bir an kendini tutamayıp şaşırdığını gizlememişt. Hele ki bu rahat tavırlarımı ürkek bir çocuk gibi hayretle izliyordu. Hemen, "Pardon seni bulamadığım için kapıyı açtım." Diye gamsız bir açıklama yapmıştım. Sahi neden seslenmedim ki? Yok, yok benim bu sabah kafasını aşmam gerekiyordu. Sabahları çok anlamsız bir kafada oluyordum.
"Seslenseydin." Demişti. İçimden, 'Sorma sorma az önce bende onu kendime sordum.' demek geliyordu.
Hiç bir şey olmamış gibi, Mina'nın kafasına minik bir öpücük kondurup arkama dönüp banyodan çıkmıştım.
"Ne oldu ya dün gece?!" Diye yüksek bir sesle soru sormuştum. Salona geçip kendimi kanepeye bırakmıştım yorgunlukla oflayarak. Ardından doğrularak Mina'nın tasmasını takmıştım kucağımdan hiç indirmeden.
Sahi İzem dün gece ne olmuştu?
Ve yahut sabahında...
Dün olanları, yaşadıklarımı anımsayınca çıldırıyordum adeta. Ne zor bir gündü ama.
Yaşadıklarımı anımsamam ile kafamı yastığa gömmüştüm bir umut tekrar doğrulduğumda uykudan uyanırım da her şey bir kabustur diye. "İşte şimdi yok olmak istiyorum bu dünyadan." Bir hokkabazın tam da şuan beni yok etmesine o kadar ihtiyacım vardı ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Böğürtlen Sokak
Romance⏳️⌛️ "Anlatırsam eskisi gibi masum bakamazsın bana. Senin masumiyetini de yok ederim çocuk." Demişti güçlükle konuşur gibi. "Susalım o zaman." Dedim yana dönüp onun şefkat dolu bakan gözlerine uzun uzun bakarak. "Susalım o zaman." Diye fısıldayarak...