• 1 •

55 7 5
                                    

Hayat mücadeleden ibarettir ve savaşın da öldüğünde bitecektir.

İşte buradaydım. Kim olduğum, ne olmam gerektiği ve bunca şeyin ne için olduğu sorularına veremediğim cevapların, beni sürüklediği son noktada.

Hayatım boyunca her türlü işi yapıp, birçok kişi için çalışıp en sonunda olmam ya da aslında hiç olmamam gereken kişiye dönüşmüştüm.

Yaptıklarımın doğruluğu ya da yanlışlığından ziyade neden yaptığımın cevabını bilmemek, içimde bir türlü dolduramadığım boşluğu kapatmama da engel oluyordu. Sürekli kendi kendime edinmeye çalıştığım amaçlar, cevabını bilmediğim sorular yüzünden anlamsızlaşıyor ve mücadelem önemini yitiriyordu. Varlığımı ortaya koyarak gösterdiğim çabanın karşılığının üç beş altınla ödenebiliyor olması canımı sıkıyor ve amaçsızlığım bütün işi altın için yapmış olduğum sonucunu doğuruyordu. Bu yüzden çoğu zaman paralı askerlerden hatta kimi zaman çapulculardan farkım da kalmıyordu.

Başarısız bir savaşçıdan daha kötü bir şey varsa o da onursuz bir savaşçı olmaktı.

"Kayzed!"

İsmim tüm arenada yankılanıyor, ilk kez bu kadar kişinin dilinde dolanıyordu. Normal şartlarda kolay kolay dile getirmediğim ismimi artık telaffuz etmeyen kalmamıştı. Buraya nasıl düşmüştüm bilmiyordum ama artık oradan oraya savrulmaya o kadar alışmıştım ki bu durumu garipsemiyordum.

Manzahar... Kurak çöllerin bereketli toprakları. Gece ve gündüzünün dengesizliğinde yoğurdun bedenimi, esintilerinle her bir yana savurduğun kum tanelerin gibi de ruhumu. Hiçbir zaman kendimi buraya ait hissetmesem de burada büyüdüm ve yetiştim. Çöllerinin sessizliği sorularıma cevap vermeyip, ıssızlığı beni yalnız bıraksa da, sırların sarıp sarmaladığı bedenime yirmi yılı aşkındır sahip çıkıyor.

Kılıcımın kabzasını sıkı sıkıya kavrarken koca meydanın ortasında parçalara ayıracağım kişiyi bekliyordum. Şuana kadar kimsenin derisinde tek bir kesik açamadığı, karşısında ölmekten başka seçeneğinin olmadığı söylenen o kişiyi.

Bu anlatılanlar ancak rakibimi hafife almamama neden olur ve daha sağlam dövüşmemi sağlardı. Aksine korkudan dizleri titreyecek olan kişi ben olmayacaktım elbette. Kılıcımın soğukluğunu boğazında hissettiğinde, gözlerindeki o çaresizlik ve korkuyu görüp, başını gövdesinden ayırınca şahit olan herkesin titreyecekti.

Bir anda arenanın coşkusu arttı. Herkes bu sefer çok daha yüksek bir sesle ve daha büyük bir heyecanla tek bir kişinin ismini haykırıyordu. Arenaya açılan demir kapılar, içinden çıkan kişinin ardınca kapandığında odağımı oraya verdim.

Gelen kişi ellerini iki yana açmış, bir elinde sivri çıkıntılara sahip gürzü zincirinden tutmuş sallarken diğer tarafta da baltasını tutuyordu. Kel, dövmelerle dolu kafasını aşağı yukarı sallayarak etrafa sert ve öldürücü bakışlar atıyordu. İri yarı ve ortalamanın üzerinde kaslarıyla buranın insanından olmadığı kesindi. Bende zayıf ve kısa olmasam da bu adamın yanında neredeyse öyle kalmıştım.

Tercih ettiği silahlara bakılırsa teknik bir savaşçı değildi. Muhtemelen cüssesini kullanarak karşısına gelenleri eziyor ve karşısındakilerde iyi birer savaşçı değillerse bu adamın altında kalıp seçtiği ağır silahlara karşı koyamıyorlardı.

Aramızdaki mesafe azaldığında arena çoktan sessizliğe bürünmüştü. Kural yok, yancı yok, sorumluluk alacak olan yok, sadece sen varsın.

Savaşçı: İntikamın YükselişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin