• 3 •

28 4 0
                                    

Çoğu devleti yok eden şey dış mücadelelerinden ziyade yaşadığı iç savaşlardır. Ve unutulmamalıdır ki, yeniden doğuşları ve yükselişleri de içeriden olmuştur.

Manzahar'ın ara sokaklarından genç bir suikastçı olduğum tahmin edilemeyecek kadar düşkün bir şekilde geçiyordum. Topallayıp duruşumu kamburlaştırmış, yaralı olan sol elim olmasına rağmen belli etmeyip sağ kolumda sıkıntı varmış gibi kolumu tutuyordum. Bağlayabildiğim uzunluktaki saçlarımı artık kesmiştim. Kirli, birbirine karışmış sakallarımı da aynı şekilde. Üzerime aldığım kapüşonlu pelerinin beni biraz da olsa gizlediğini umaraktan kertenkeleye bile rastlamadığım sokakta ilerliyordum.

Bedenime değip geçen ılık esintiler, biraz olsun yakıcı güneşe karşı ferahlatıyordu. Ancak içimi asla... Göğsüm daralıyor, kalbim sıkışıyor ve içim içimi yiyordu. Bundan sonra ne yapacaktım hiçbir fikrim yoktu.

Yokluğumun üstüne Manzahar da denetimler sıkılaştırılmış, giriş çıkışlar kapatılmıştı. Sadece devletin adamlarıyla kalsa yine iyiydi. Ancak işbirlikçiler eminim ki kellem için birbirleriyle yarışır durumdaydılar. Kaldı ki onlar devletin askerlerinden daha tehlikeli olurlardı. Ağzından laf almak gibi bir amaçları olmadığı için seni gördükleri yerde öldürmekten çekinmezlerdi. Kendim için değil de Atres baba için endişeliydim.

Yüzümü tek gözlerim görülecek şekilde örtüp bir araya daha sapmıştım. Burası Atres babanın kaldığı evin sokağıydı. Benimde küçükken kaldığım yerdi. Daha sonralarda çok yer değiştirsem de Atres baba hep burada olmak istemişti.

Kesilen esintiyle beraber etrafta en ufak bir hareketlilik gözükmüyordu. Hızla iki evin arasında kalan dar araya girip sırtımı kerpiç duvara dayadım.

Sol elimi oynatmayı denemiş ama bu işkenceye daha fazla dayanamayıp bırakmıştım. Dayak yememden ötürü vücudumun her bir kısmı ezilmişti ve nefes almam bile acı verir olmuştu. Böylesi kötü bir durumda kaç kişiye karşı koyabilirdim emin değildim. Ancak merakımın da yakın zamanda giderileceğini biliyordum.

Evlere tırmanabiliyor olsam daha güvende olacaktım ama bedenim buna izin vermiyordu. Bu yüzden birkaç ev uzaklıkta kalan yere temkinli bir şekilde yanaşmayı başarmalıydım.

Sağ elimle belimdeki kılıcı yokladım. Tess, onu askerlerin eline bırakmamış ve yanına almıştı. Bu yüzden ona minnet falan beslemeyecektim elbette. Aksine ödemesi gereken daha çok bedel vardı.

Göz ucuyla sokağı kontrol edip bulunduğum aradan çıktım. Duvara yakın bir şekilde olabildiğince sessiz adımlarla ilerliyordum. Atres babanın evine biraz daha yaklaştığımda bu sefer kenara dayalı saman balyalarına denk gelmiş ve hızla arkasına gizlenmiştim.

Birkaç saniye durup etrafı dinlemeye koyuldum. O esnada bazı hareketlilikler oluşmuş ve sesleri kulağıma dolmuştu. Dikkatimi verdiğimde ilerideki evin çatısından geldiğini anlamıştım. Eğer orada birileri varsa evin içinde de her türlü vardı.

Atres baba... Onu bulmuşlardı. Yanına geleceğimi de elbette tahmin etmişlerdi. İçimdeki sıkıntı tüm bedenimi esir alırken nefes alamadığımı fark ettim. Gözlerim buğulanmıştı. Şuan duygularımın beni esir etmesi için uygun bir zaman olmadığını biliyordum. Ancak onu sağ bırakmaları için hiçbir sebep yoktu. Ölü de olsa ben bu eve, yani ayaklarına gelecektim sonuçta. Yine de hala hayatta olmasını diledim. Eğer benim yüzümden ona bir şey olduysa hayatımın sonuna dek bunun azabıyla yaşayamazdım.

Hissettiğim üzüntü yerini çoktan öfkeye bırakmış, içimde tazeliğini koruyan ateşi daha çok harlamıştı. İşte şimdi yakacak yeri bulmuştum.

Savaşçı: İntikamın YükselişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin