Kim olduğun, ne istediğin ve duruşun belli olduğu sürece hiçbir zaman başı tutulan olmaz, başın kendisi olursun!
"Baba... Benim annemle gerçek babam nerede?" Belli akşamlar gündeme gelen konuyu çocuk yine açmış ve farklı bir cevap alamamıştı.
"Bir önemi yok." Donuk bir tonda çocuğa cevap veren adam bu soruların asla bitmeyeceğini biliyordu. Umursamıyormuş gibi görünerek yemeğini yemeye devam etse de aslında en çok onun canı yanıyordu.
"Hayır var! Annemle babamın nerede olduğunu bilmek istiyorum!" Çocuk sinirle yemeği yemeyi bırakmış ve bir cevap beklemeye başlamıştı. Oysa o yaşına kadar alamadığı cevabı çok daha uzun yıllar boyunca da alamayacaktı.
"Kayzed, bana bunu öğrendikten sonra ne yapacağını söyle." Küçük çocuk, beklemediği bu soru karşısında bir süre düşündü.
"Yanlarına giderim." Adam suratını yumuşatmış ve derin bir iç geçirmişti.
"Bak oğul, bazı gerçekler vardır ki gömüldüğü yerden çıkması için bazı bedellerin ödenmesi gerekir. Bunu sen, ben ya da bir başkası ödeyecek ama ondan önce hazır olman gerekecek."
"Neye?"
"Gerçeklerin koparacağı fırtınaya..."
⚔️
Havanın esintisi artmış, Manzahar'ın altın sarısı kumları her bir yana saçılmıştı. Rüzgarın uğultusu kulaklara bir ıslık gibi dolarken, gündüz yanıp kavrulan şehre çöken gece soğuğu da beraberinde getirmişti.
Hayatım boyunca geçirdiğim en uzun gecelerden biriydi belki de. Akmak bilmeyen zaman, nihayet gecenin sonunu getiriyordu. Bütün geceyi diken üstünde geçirsem de ona daha fazla eziyet etmemek için buradan çıkarmamıştım. Şimdiye kadar bir tehlike oluşmasa bile bu yine de olmayacağı anlamına gelmiyordu. Tehlike kapıdaydı ve her an çalabilirdi.
İçeriyi aydınlatacak herhangi bir şey yakmamıştım ve bu yüzden karanlıkta oturuyorduk. Atres baba da yaklaşık birkaç saat önce uyanmıştı. Tek kelime konuşmuyor oluşu beni tedirgin etse de sesimi çıkarmamıştım.
Boşluğu seyrediyordu. Sanki bir şeyleri gözden geçiriyor gibiydi. ara ara da içli içli ağladığını fark ediyordum.
Bitkin durumdaydı. Hareket etmek bir yana dursun nefes alıp vermeleri bile güçlükle yapıyordu. Bu yaşıma kadar onunla beraberdim. Bunun bir sonu olsun istemiyordum. Onun hayatımdan çıkmasını ve beni sahip olduğum tek şeyden mahrum bırakmasını istemiyordum.
"Kayzed..."
"Baba..." Nihayet konuşmuştu. Onunla ettiğimiz sohbetleri, bana sürekli akıl vermesini özlüyordum. Sinirlenip, dediklerinin tersi işler yaptığım zamanları da...
"Dinle oğul, vakit geldi..." Çatlak çıkan sesi fırtınanın uğultusuna karışıyordu. Karanlıkta göremediğimiz suratlarımıza rağmen birbirimize bakıyorduk. Hızla yanına gidip uzandığı yerin kenarına oturdum.
"Ne vakti baba? Neyden bahsediyorsun?" Kafamda bin bir türlü seçenek ortaya çıkarken sadece biri zihnimin her bir köşesine yayılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşçı: İntikamın Yükselişi
Action"Bak oğul, bazı gerçekler vardır ki gömüldüğü yerden çıkması için bazı bedellerin ödenmesi gerekir. Bunu sen, ben ya da bir başkası ödeyecek ama ondan önce hazır olman gerekecek." "Neye?" "Gerçeklerin koparacağı fırtınaya..." Bazen düşünüyorum da he...