Jimin'den~
"Pişman mısın?"
"Ne için?"
"Uzaklara daldın. Yıllardır yaşadığın yerden, ailenden kopmak kolay bir şey değil. Belki de pişman oldun"
Pişman mıyım?
Sevdiğim adam bana ellerini uzatmış, sevgisini bahşetmek için bir fırsat sunarken reddetmediğim bu nimetten pişmanlık duymak alçaklık olmaz mı?
Bana yıldızlar vaat eden gözlerdeki parlaklık yoluma ışık olmuşken pişman olmak bencillik değil de nedir?
"Pişman değilim. Olmam da. Çünkü seninleyim"
Gerçekten değildim. Latife olsun diye konuşmuyordum. Bu yola çıkarken ki heyecanım yerini koruyordu.
Jungkook artık kendi Krallığına dönmesi gerektiğini söylediğinde kalbim ağzımda atmıştı korkudan. Beni ardında bırakıp gitme ihtimali zehir olup kanımda dolaştığında ölecek gibi hissetmiştim.
Ancak kalbim doğru kişiyi seçmişti gerçekten. Hiçbir şekilde korkmadan ağabeyim William'ın karşısında geçmiş 'Kardeşiniz Jimin'e talibim. Omegam'ın rızasıyla onu yuvama götürmek, eşim yapmak istiyorum" dediğinde öylesine mutlu olmuştum ki.
Ağabeyim ilk başta tereddüt etse de rızamın olduğunu gördüğünde kabul etmesiyle ağlayacaktım neredeyse. Her zaman babamın beni zorla istemediğim birisiyle evlendirme korkusuyla yaşadığımdan bünyeme ağır gelmişti tabii.
Rüya gibi olsa da Jungkook ile yola koyulalı 1 gün olmuştu çoktan. Ailemden ayrılmak zordu elbet. En çok annemden. Jungkook ona bizimle gelmeyi teklif etse de, reddetmişti ne yazık ki. Windsor sarayının artık evi olduğunu, iki evladını bırakıp baba yuvasına dönmenin doğru olmadığını söylediğinde üstelemedim. Annemin gözlerinden anlamıştım ki, baba evine, zorla başka diyarlar gönderildiği için Kore topraklarına küskündü.
Kararına saygı duydum ben de. Ayrıca ağabeylerimin yanında kalırsa gözüm arkada kalmazdı. Benim için büyük bir şey ifade ediyorlardı ağabeylerim.
Babamın gerçek yüzünün ortaya çıktığı vakte kadar William ağabeyimin beni sevmediğini düşünüyordum gerçekten. Aramızda hep mesafe olurdu çünkü.
Ancak boğazıma bıçak dayadıklarında gözlerinde gördüğüm o korkuyu asla unutmayacağım. Sevildiğimi iliklerime kadar hissetmiştim yemin ederim.
Ağabeyimin babamı örnek kişi olarak seçmesi yüzünden her zaman bir şeylere kör oluşunu çok iyi anlamıştım o an.
"Durgunsun. Yorgunsun o vakit. İstersen biraz duralım"
Aslında haklıydı. Gerçekten de yorgundum. İlk kez saraydan uzun yolculuğa çıkıyordum. Fazla heyecan yaptığımdan enerjim bitmiş olmalıydı.
"Haklısın, ben ilk kez uzun yola çıktım. Ondan yoruldum sanırım"
Elimi sıkıca kavrayan ellerinin sıcacık oluşu kalbimi hızlandırmıyormuş gibi utangaç gülümsemesiyle "Pes etmezsen iyi olur, bebeğim. Seni gördüğümden bu yana tüm yollarım sana çıkıyor ve uzunluğunu umursamadan adım atıyorum sana doğru. Eğer sen de bana doğru adım atarsan yol çabuk biter" dediğinde nefesim tutulmuştu ince ruhuna karşı.
Ancak ben bu tarz sevgi sözcüklerinden pek anlamadığım için "Aşkım, şimdi ne alakası var o yol ile bu yolun?" diye sorduğumda önce duraksamış, ardından kahkahayı basmıştı.
Ne var yani edebiyattan anlamıyorsam kardeşim?
"Acaba doğru mu anlamadım ben? Ya neden gülüyorsun? Döverim bak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diana Jikook/Taegi
FanfictionDiana'nın güçlü aynı zamanda naif ruhu artık Jungkook'ta idi. Jeon Jungkook intikamını en güzel şekilde alacaktı. Ve Diana'nın ruhu gerçek aşkı tadacaktı... [Jikook] [Taegi] [Omegaverse] [Kingdom]