Yazardan~
Windsor sarayı~
"Açıkçası Prens Leon'un Prens Jimin'e bakışlarından hisleri olduğunu anlamıştım"
Kral Charles zafer gülümseyişini karşısındaki adama sunarken öyle keyiflenmişti ki. Tüm derdini tasasını unutmuştu sanki.
Prens Leon'un Jimin ile evlenmek istemesine bir hayli şaşırmadan edememişti. Çünkü oldukça saygı değer Krallığın tek Veliahttı olan bu genç gerçekten masa başında akıllı, savaş meydanında cesur, güçlüydü. Aynı zamanda mükemmel karaktere sahip olduğunu herkes bilirdi. Tek çiçek dalından kopsa içi acıyacak kalbe sahipti Leon.
Ve Charles'in düşüncelerinde Jimin asla mükemmel bir Omega Prens olmamıştı. Evladı olarak da sevdiğini söylemezdi asla. Doğacağı haberini aldığı günden onu bir engel olarak görmüştü sadece.
"Oğlum Leon, izni olduğu taktirde Prens Jimin ile konuşup evlilik için izin almak istiyor"
Charles tam da ağzını açıp ona olumlu yanıt verecekken "Saygı değer Kralım, affınıza sığınırım. Ancak Jimin evlilik düşünmüyor hâlâ. Sebebiyse kendisini hazır hissetmemesidir" diyen temkinli sesle bakışlar onlara adımlayan Prens Henry'ye dönmüştü.
İki Kralın da bakışları sertleşmişken gülümsemiş, neticede yaşlı adam "Pekala. Hoşça kalın" diyerek onlardan uzaklaşmıştı.
Henry, Jimin'in Prens Jungkook'a karşı hisler beslediğinin farkındaydı elbette. Kardeşini bir başkasına yedirecek değildi. Prens Leon'un reddedileceği taktirde zorluk çıkarmayacağını biliyordu ama Jungkook'un sorun çıkarma ihtimalini göze alamazdı.
"Sen ne yaptığını zannediyorsun?"
"Ne yapıyor muşum Kralım? Kötü bir şey yaptığım zannında değilim. Bu kez vaktinde müdahale ediyorum sadece"
Gözleri kısılmış, yan gülüşüyle açıkça meydan okurken kaşları havalanan adam "Bu da ne demek?" diye sabrını basarak sorduğunda babasının kulağına eğilerek konuşmuştu Prens.
"Annemde sustum, kardeşimde susmam demek baba"
🍁
"Dinliyoruz Jungkook. Hadi konuşsana!"
Kahverengi hareleri titrediğinde dudaklarını birbirine bastıran Jungkook gergince karşısındaki iki bedene bakmıştı. İsteği üzere Jimin, Prens Henry ve kendisi sarayın sessiz köşesine çekilmiş, anlatacaklarını dinlemek için bekliyorlardı merakla.
"Saçma gelecek size. Ama sona kadar dinleyin. Özellikle de siz Prens Henry"
Alfa ciddi konuşma karşısında pür dikkat onu dinlediğini belli eder şekilde başını salladığında "Ben, Prenses Diana'nın ruhunu taşıyorum bedenimde" diyerek anlatmaya başladığında duygularını gizletmeyerek bağırmıştı Jimin.
"Ne?! Ne demek Diana'nın ruhunu taşıyorum?!"
Gözleri şaşkınca büyüyen büyük olan ise ağzını açamazken "Prenses Diana vefat ettikten bir gün sonra doğdum ben. Ruhumun önceki bedeni oydu" diyen Jungkook açıklamaya yapmaya çalışmıştı.
Hâlâ aklı bir şey almayan Jimin ağabeyini umursamadan sevgilisinin elini tuttuğunda "Sen ağabeylerimin annesi misin şimdi?" diye sormasıyla ortamın tüm ciddiyeti dağılırken kirpiklerini kırpıştıran siyah saçlı hemen konuşmuştu.
"Ah, elbette hayır. Ben Jungkook'um. Sadece ruhumun önceki bedenine Prenses Diana sahipti. Ruhlar cinsiyetsizdir bebeğim. Aklın karışmasın"
Henry'nin varlığını unutmuş, minik yüzü avuçları arasına almışken neredeyse dolgun dudaklara uzanıp öpücük konduracakken heyecandan eli ayağına dolanan Jimin Alfa'yı sertçe ittirmişti. Resmen ağabeyinin yanında öpüşecektiler.
![](https://img.wattpad.com/cover/322560857-288-k905769.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diana Jikook/Taegi
FanfictieDiana'nın güçlü aynı zamanda naif ruhu artık Jungkook'ta idi. Jeon Jungkook intikamını en güzel şekilde alacaktı. Ve Diana'nın ruhu gerçek aşkı tadacaktı... [Jikook] [Taegi] [Omegaverse] [Kingdom]