Kore Hanedanlığı~
"Prensim iyi olduğunuza emin misiniz? Yorgun görünüyorsunuz. Arzu ederseniz hekim çağırayım"
Kahverengi hareler yaşlı kadını buldu. Gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Ağlamaktan gözleri yanıyordu. Morarmış gözaltlarını makyajla ustaca kapamış olsa bile yorgun oluşunu hiçbir şey gizleyemezdi.
"Leydi Cho, her zamanki hâlim budur. Hekime gerek yok. Sadece beni yalnız bırakın"
Çok az açık olan gözleriyle yaptığı tek şey saçlarını taramakken kadın derin bir iç çekti. Saygıyla eğilip odayı terk etmekten başka bir şey de yapmadı.
Zaten aşkıyla yanıp kül olan birisine ne diyebilirdi? Veya çare söylerdi? Prens Yoongi'nin, kocasına olan aşkını biliyordu.
O bilse neye yarardı Prens Taehyung bilmedikten sonra?
Kaç gündür yatağından kalktığı gibi aynanın oturup saçlarını tarayan Baş Omega içler acısıydı. Konuşturmadıkça konuşmuyor, yemek vermesen yemiyordu.
Günlerdir o yatakta yalnız uyumak Omega'yı incitiyordu. Çok değil bir ay sonra tamamen ayrılacaktılar ve o vakit nasıl dayanacağını düşünüyordu.
Sadece bunları düşünmekle yetinmiyordu. Aklında kaç soru cevapsızdı hesaplayamıyordu.
Taehyung onu neden sevmiyordu? Burnu havada olduğu için mi?
Gerçekten bencil olduğunu mu düşünüyordu? O yüzden mi asla yumuşak davranmıyordu?
Peki bir Prens değil de Na-Rae gibi sıradan hizmetli olsaydı sever miydi kendisini? İmkansıza aşık olmayı seçen macera sever miydi sevdiği?
"Farklı bir evrende karşılaşsaydık beni yine sevmezdin Taehyung..."
Aynada gördüğü ruhsuz bedeniyle konuştu. Sanki kabullendi sonunda. Anladı bir şeyin değişmeyeceğini.
Taehyung'un asla izin vermemesine rağmen saçlarını açık bıraktı. Önden iki örgü yaparak arkadan sade tokayla birleştirdi. Yeşil hanbokunu düzeltip eline aldığı kağıt ve mürekkeple günler sonra terk etti yalnız başına doldurduğu odayı.
Az öncekinin aksine etrafa güçlü görünümünü gösteriyordu. Ki, Hanedanlıkta kimse onun güçsüz olduğunu söylemezdi.
Her zaman keskin olan güzel gözler uzun uğraşlar sonra aradığı kişiyi bulduğunda başı daha da yükseldi. Dimdik tuttuğu çenesiyle yeşil çimenler üzerine oturmuş, kederli gözlerle derenin ötesini izleyen kocasına adımladı.
Derenin diğer tarafında sayısız hizmetli Omega'lar, Beta'lar, hatta Alfa'lar varken Yoongi sadece bilinçsizce etrafa neşe saçan Na-Rae'de takılı kaldı. Eşinin ona bakmak için oturduğu bu dereden nefret etti.
Ancak artık her şeyin bittiğine dair kendini yatıştırdı. Özellikle dikkat ediyordu Na-Rae'ye karşı nefret etmemeye. Çünkü onun Taehyung'un aşkından haberi olmadığını biliyordu. Haberi olmayan masum birine nefret etmek ilk önce kendi karakterine saygısızlıktı.
Yoongi Na-Rae'den değil, onun sevdiği şeylerden nefret ederdi. Mesela hiç pembe hanboku yoktu. Buna rağmen Baş Omega olarak hizmetlilerin ihtiyaçlarıyla ilgilenirken Na-Rae'ye bizzat pembe eşyaların verilmesini isterdi.
Sonuçta Taehyung'un sevdiğiydi...
"Taehyung"
Zaten Omega'nın geldiğini başından bu yana hisseden Alfa kıpırdamadı. Sadece dinlediğine dair mırıltılar çıkardığında kısa boylu önüne geçti ve elindekileri yerde oturan bedenin eline tutuşturdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diana Jikook/Taegi
FanficDiana'nın güçlü aynı zamanda naif ruhu artık Jungkook'ta idi. Jeon Jungkook intikamını en güzel şekilde alacaktı. Ve Diana'nın ruhu gerçek aşkı tadacaktı... [Jikook] [Taegi] [Omegaverse] [Kingdom]