🔪 20. Bölüm

497 58 39
                                    

Aldığı kesik nefesleriyle gözlerini yavaşça araladı Felix. Omuzuna doğru düşmüş kafasını doğrultarak bağlı olduğu sandalyede bulanık görüşüyle kendinde göz gezdirdi. Kafasının arkasında hissettiği sızlamayla birlikte etrafını görmeye çalıştı.

Karşısında sandalyeye bağlı bedene baktı bir süre. Başı önüne düşmüş hareketsizce duruyordu.

"Hyunjin?" Netleşmeye başlayan görüşüyle tanımıştı onu ve içi endişeyle dolmaya başlamıştı.

"Hyunjin uyanır mısın?" Arkadan sandalyeye bağlı olan ellerini hareket ettirmeye çalıştı fakat başaramadı.

"Hyunjin?" Ağlamaklı çıkan sesine karşılık Hyunjin'in bedenini kımıldatmasıyla derin bir nefes almıştı. Yaşıyordu.

Hyunjin zorla kafasını kaldırıp kendine endişeyle bakan bir çift göze çevirdi gözlerini. Çillisinin gözleri dolmuştu ve yıldız gibi parlıyordu.

Kendini zorlayarak olanları hatırlamaya çalıştı bir süre. Her şeyi hatırladığında ise yerinde hareketlenerek arkadan bağlı bileklerini çekiştirdi. Tekrar Felix'e döndüğünde onun yanağından süzülen göz yaşlarını görmüştü.

"Felix? Bebeğim ne oldu? Canın mı yanıyor?" Arka arkaya sıraladığı sorulara karşılık başını iki yana salladı sarı saçlı. Burnunu çekti ve başını öne eğdi onun kendini daha fazla ağlarken görmemesi için.

"Lix kafanı kaldır ve yüzüme bak." Yumuşak ses tonuyla konuştuğunda Felix kafasını kaldırıp dolu gözlerini onun gözlerine çevirdi.

"Hyunjin... Ben korkuyorum." Felix ağlamaklı sesiyle konuştuğunda Hyunjin'in de gözleri dolmuştu.

Felix bu zamana kadar kendine bağırılması dışında hiçbir şeyden korkmamıştı. Ama şimdi deli gibi korkuyordu. Ölmekten değil... Hyunjin'i kaybetmekten korkuyordu.

"Bebeğim korkma lütfen ben buradayım. Chris bizi çoktan aramaya başlamıştır bile." Felix başını aşağı yukarı sallamıştı ancak içindeki korku geçmemişti.

Bulundukları odanın kapısının açılmasıyla loş olan odaya sızan ışıklar ikilinin gözlerini kamaştırmıştı. Kapıdan giren tanıdık yüzle Hyunjin sinirden dişlerini sıkmış ve gözlerini öfke bürümüştü. Felix ise arkasında kalan adamı göremediği için Hyunjin'in öfke dolu gözlerine bakıyordu. Aslında arkasında kim olduğunu çok iyi biliyordu.

"Kurunun yanında yaşta yanarmış. Bu durumda Felix'in yanında senin de başın yanacak." Adım attıkça tok seslerin hakim olduğu odada ilerleyip Felix'in sandalyesinin tam arkasında durdu. Ellerini Felix'in omzuna koyarak kulağına eğildi ve fısıldadı.

"Kardeşim Eunwoo'yu öldürmenin yanına kâr kalacağını mı sandın?" Kendi söylediğine karşılık kafasını iki yana salladı ve doğruldu psikolog. Gözlerini Felix'ten çekti ve kendine büyük bir öfkeyle bakan bir çift göze çevirdi gözlerini. Yüzüne iğrenç bir gülümseme yerleştirerek karşılıklı duran iki sandalyenin arasında durdu. Şimdi Felix'te onun lanet yüzünü görebiliyordu.

"Ah Hyunjin, keşke evine kadar çağırdığın psikoloğu düzgün araştırsaydın. Belki şu an ellerimde olmazdın." Ellerini cebine sokrarak son bir kez yüzüne o iğrenç gülümsemesini yerleştirdi ve kapıdan çıkmadan önce Hyunjin'e baktı omzunun üstünden.

"Her güneş doğduğunda yıldızlar illaki söner ve güneş battığında tekrar parlamaya başlar. Ama ne yazık ki senin yıldızın bir kez söndü mü bir daha parlayamayacak. Son dakikalarının tadını çıkar."

Hücreden çıkarak kapıyı sert bir şekilde kapattığında ani yankılanan sesle irkilmişti Felix. Hyunjin ise donuk bakışlarını yere çevirmişti. Aklına gelen kötü senaryolarla daha fazla düşünmemek için kafasını iki yana salladı ve küçüğüne baktı acı dolu gözlerle.

Masum Psikopat / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin