"Gökyüzüne sabah bakarsan Güneş'in ilk ışıklarının kırmızılığını görürsün, saatler sonra tekrar bakarsan bu sefer bulutlarla çevrelenmiş bir mavilikle karşılaşırsın, Güneş'in batmaya yakın olduğu saatlerdeyse mor ve pembenin hakim olduğu bir manzara görürsün, Güneş tamamen battığında kapkaranlık bir gece ve içinde milyarlarca beyaz nokta görürsün. Diyeceğim o ki; Dünya bile gökyüzünün rengine karar verememişken insanlar neden her konuda karara varmak zorundadır."
İnsanlar bencilce ihtiyaçları, samimiyetsiz anlaşmaları ve birbirleriyle girdikleri amansız savaşlar sebebiyle Dünya'yı çöküşe uğrattılar. Dünya, üzerinde yaşayan insanlara ders vermek ister gibi bir zamandan sonra daha önce görülmemiş biçimde kuraklaşmaya başladı ve bu sadece bir başlangıçtı. Kuraklaşmanın etkisiyle ağaçlar yok oldu, oksijen elle tutulur biçimde azaldı, hayvanlar ve bitkiler öldü, denizler ve okyanuslar kurudu ve bunların ardından Dünya kendi ekseninden saptı. Güneşten uzaklaşıp kendini Satürn'ün eksenine bıraktı.
İnsanlığın %99'u çoktan besinsizlikten, oksijensizlikten ve susuzluktan ölmüştü. Kalan %1'lik kısımsa ölümün eşiğindeydi.
Bu sırada Dünya'da hiç beklenmedik bir şey oldu. Saçları güneşten, gözleri denizden ve cildi topraktan bir kadın Dünya'da göründü. Kapkara toprağın üzerine çöktü ve beş tane bebek dünyaya getirdi. Birinci bebeği doğurduğunda toprak çimenlendi, ikinci bebeği doğurduğunda gökyüzü griliğinden kurtulup temizlendi, üçüncü bebeği doğurduğunda buz gibi hava ısındı, dördüncü bebeği doğurduğunda yağmur yağmaya başladı ve en sonunda beşinci bebeği doğurduğundaysa kadın oracıkta ölüverdi.
Bu gelişmeler üzerine Dünya yeniden yaşanılabilir hale geldi. Ölmeyen insanlar ilk önce doğan bu çocuklardan habersizce neler olduğunu algılamaya çalıştı. Kimdi onları kurtaran? Dünya'yı yeniden şekillendiren?
Karanlık kıyafetler içerisindeki bir kadın onlara doğan bebeklerden bahsetti. Doğum yapan kadının son anlarına tesadüfen şahit olan bir kadındı bu. Gözleri beyaz bir bandajla kapalı, hafif kambur ve ortalama uzunluktaydı. Kafasına geçirdiği kapişonlu uzun kıyafetleriyle yüzünü herkesten saklıyordu.
Bu kadının ismi Fushai'yiydi. Kendisi Dünya yok olmadan önce bir rahibeydi. Çok güvenilir birisiydi insanlara göre.
İnsanlar bu bebeklere karşı minnet duyup onların 'Tanrının Çocukları' olduğunu düşünmeye başladılar. Onlara tapıp Dünya'nın geleceğinin onlara bağlı olduğunu düşünmeye başladılar.
Bunun üzerine Yeryüzünü yeşillendiren Ivan, Gökyüzünü temizleyen Serria, Havayı ısıtan Monnar ve Suyu yeryüzüne tekrar indiren Cruel Dünya'nın 4 asil çocuğu oldu. Yıllarca onların soyu ve klanları özel ilgiye tabii tutulup yüceltildi.
Kateli'nin son çocuğu, beşinci bebek olan Nasiar insanlar tarafından hiç sevilmedi ve adeta lanetlendi. Ölümün ve huzursuzluğun çocuğu olarak bu 4 asil çocuktan ayrıldı ve onun soyu devam etmedi. Çünkü hiçbir insan onunla birlikte olmak istemedi. Bununla birlikte Nasiar tarihe kara bir leke olarak geçti.
Sizi başan uyarayım bazı isimler o an aklımda canlanan kelimeler. Yani bazıları gerçek isimler bazılarıysa tamamen benim zihnimden oluşturduğum isimler. Bu tüm kitap boyunca devam edecek.
Keyifli okumalar♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNCAK MEZARLIĞI
Teen Fiction"İnsanlara bir umut verirsen amaçları uğruna ölmeye razı gelirler. İnsanlara bir nefret tohumu saçarsan o halde ölüm senin yakandadır." "İnsanları çok büyütüyorsun." "Evet büyütüyorum,"dedi kafasına geçirdiği kapişonluyu çıkarıp bembeyaz saçlarına t...