¹⁵

543 41 28
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.















İnsan sığınacak bir yer arar kendine doğumundan ölümüne kadar. bedenini ısıtacak, güvende hissetirecek bir yere ihtiyaç duyar. Çocukluktan gelme bir istektir bu, yastıklarla yapılan küçük evler misali.

Sokaklarda avare avare gezerken bir gün rastlarsınız, gözleriniz kamaşır ve kalbiniz bu hisle hızlanır, pisliğin içine bulanmış bir mahallede karşılaşıyorsanız pahabiçilemez bir yere dönüşür sizin için.

Dışına bakıp aldanırsınız belki onca uyarıya rağmen engel olamazsınız kendinize, yine de görmek istersiniz içini. bütün odaları gezmenize rağmen sizi ısıtan bir oda bulamazsınız ya da adımınızı attığınız an hissedersiniz artık eviniz olduğunu.

Fakat o evin başka birinin sıcaklığı ile ısındığını ilk görüşte fark edemezsiniz.

Benim hikâyem de bu şekildeydi, kıvırcık saçları, inci gibi dişleri ile gülüşü, uzun boyundan ziyade sıcaklığına kanmıştım, yabancıydı.

Altayla konuşmamın üzerinden saatler belki de günler geçmişti. Fakat söylediklerinin etkisi hâlâ sürüyordu ilk an gibi.

Gerçeği kabul edemiyordum, her defasında midem ağzıma geliyor bir kaç göz yaşı ile birlikte kesiklerim sızlıyordu. Herkesten her şeyden uzaklaşmıştım.

Dudaklarımın arasına aldığım sigara ile birlikte gülmeden edemedim. O çok güzel oynamıştı ve ben büyülenmiştim sergilediği gösteri karşısında.

Kendime rağmen birini sevmiştim ilk defa.

"Aptalım" diye mırıldandım, "onun gibi birinin beni sevebileceğini nasıl düşünürüm.."

Titrek bir nefesle iç çektiğimde oturduğum yere biraz daha yerleştim, evin duvarları üzerime doğru geldiği için dışarı çıkmıştım ve şuan sahilin soğuk kumları üzerinde oturuyordum.

Biri gelip gözlerimi kapatacak ve her şeyin bir şaka olduğunu söyleyecekti, başka bir çare yoktu bu acımı hiçe saymak için.
Denizin dalgaları şiddetliydi, birini kapsa kollarını sıkı sıkı sarar en derine çekerdi. Arkasında sadece buna şahitlik eden çakıl taşlarını bırakırdı.

Telefonum çalıyordu yeniden, günde kaç defa sessizce titrediğini sayamıyordum bile.
Yemin etmiş gibi Altay dışında gelen aramaları hiç beklemeden reddediyordum ki o ararsa onu bekletmemek için.

İzmariti kumların arasına gömerken hiç beklemeden bir diğerini yaktım.
Çok sık kullandığım için ardı arkası kesilmeyen öksürüklerim caydırmıştı beni lakin bir önemi yoktu artık.

Anlayamıyordum ya da anlamak istemiyordum. Başkasına aşıkken nasıl kalbimle oynayabilmişti? ben kafamda onu çok mu büyütmüştüm? Yoksa her şey bir rüyadan mı ibaretti ve ben çoktan delirmiş miydim? Bu soruların cevabını duymayı reddediyor yine de kendime sormaktan alıkoymıyordum.

i was all over him |AlkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin