SEVGİ Mİ? KORKU MU?

40 7 6
                                    

Güneşin odamı aydınlatmasıyla uyandım. Yeni bir pazar günü. Yeni bir ev günü.
Yataktan kalkıp aşağı indim. Özgür'ün uyanmadığından emin olup banyoya girdim. İşlerimi hızlıca hal etip banyodan çıktım. Malum yine yakalanmak istemezdim.
Mutfağa geçip buzdolına doğru adımladım. Fazla ses çıkarmadan kahvaltı hazırlamaya başladım.

Telefonuma gelen aramayla adım sesleri bir birine karışınca merdivene doğru döndüm. Özgür elinde benim telefonum aşağı iniyordu. Uykulu gözlerle telefonu bana uzattı. "Annen arıyor galiba." Yutkunup telefonu elinden aldım. Bir kaç saniye ekrana baktım. Özgür karşımda durmuştu. Belli ki niye aradığını oda merak ediyordu. Derin nefes alıp telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Al..." "Hele şükür. Kızım öldün mü? Ruhun mu benle konuşan?! Kaç kez söyledim telefonu çabuk aç diye. Günün 24 saati telefon elinde. Annen arayınca açamıyor musun?!" Gözlerimi devirdim. "Anne nefes al istersen. Telefon yukarıda kalmış." Annem bir süre sustu sonra yine konuşmaya başladı. "Bu gün size geleceğiz. Evlendiğinizden beri bizi geçiştiriyorsun. İtiraz istemiyorum. Akşam yedi gibi orda oluruz." Ağzımı açacağım sırada annem telefonu yüzüme kapattı. Telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım. "Ne dedi?" Özgürün sesiyle başımı kaldırıp ona baktım. Yeni uyandığımı için gözlerinin altı şişmişti. Ama yinede turkuaz gözleri belli oluyordu. Dağınık saçları onu daha dazla yakışıklı gösteriyordu.
Elini omzuma koyduğunda düşüncelerimden ayrıldım. "Haa?" Güldü. "Annen ne dedi diyorum?" Kaşlarımı kaldırıp "Haa onu diyorsun... Akşam bize geleceklermiş." Yüzünde gülümseme oluştu. "Ee ne güzel."
Güzel mi? Salak mı bu çocuk.
"Şaka mı yapıyorsun?" Başını iki yana salladı. "Hayır. Yani bir gün bizi ziyaret etmeye geliceklerdi. Bunu sende çok iyi biliyorsun." Başımı aşağı yukarı salladım. "Ee böyle bana bakacağına yardım ette evi toparlayalım. Sonra sana yemek yapmakta yardım ederim." Tek kaşımı kaldırıp ona baktım sonra dediğinin en mantıklısı olduğunu anlayıp onayladim.

Misafir odasında olan yatağımı topladım. Etrafın tozunuda iyice aldım. Malum annem bu her delik deşiğe bakacaktı. Eğer toz bulursa ondan çekeceğim vardı.
Başımı kaldırdığım da kapının önünde durmuş beni gülümseyerek izleyen bir adet Özgür gördüm. Onu fark ettiğimi anlayınca yerinde dikeldi. "Şey, ben diyecektim ki diğer odaları toplamakta bana yardım eder misin?" Kolumla saçlarımı geriye attım. "Tabii. Zaten burayı bitirdim neredeyse. Hemen geliyorum."

Odanın kapısında yan yana durmuş içeri bakıyorduk. Oda bana yabancı değildi. Bir kez girmiştim bu odaya. Bana dönüp "İstersen kendim hal ede bilirim." dedi.
Derin bir nefes alıb başımı iki yana salladım. "Hayır, birlikte yapacağız." Yüzünü görmesem bile gülümsediğine emindim.
Çift kişilik yatağa doğru yürüdüm. Yorganı kaldırıp yatağı toplamaya başladım.
Ben çift kişilik yatak toplamaya nefret ederim.
Çünkü yorgan çok büyük ve ben yatağı en az yarım saate ancak toplarım. Oflamaya başlayınca Özgür gelib yorganın diğer ucundan tuttu. Başımı kaldırıp ona baktığımda "İstersen yardım edeyim." dedi. Onayladıktan sonra yatağa daha kısa sürede topladık.
Sonra ikimizde birer bez kapıp etrafın tozunu almaya başladık. Makyaj masasını temizlerken Özgür bana seslendi. "Eğer annen odaya girirse şüphelenmez mi?" Anlamaz gözlerle ona döndüm. "Neden?" Eliyle makyaj masasını gösterdi. "Masanın üzerinde olan hiç bir şeye dokunulmamış." Sonra kıyafet dolabına döndü. "Dolapta yalnız benim kıyafetlerim var." Kaşlarımı kaldırdım. Gerçekten fazla düşünceli ve mantıklı biriydi. "Haklısın, ama annem benim makyaj sevmediğimi bilir. Yinede bir şey düşünürüm. Kıyafet konusuna gelirsek eğer rahatsız olmazsan kıyafetlerimi getirip dolaba yerleştiririm." "Ne rahatsızı. Sonuçta bu oda ikimizi... Yani iki kişilik, rahatça yerleşiriz." Kaşımı kaldırdığımda "Yani kıyafetleri diyorum." Başımı iki yana sallayıp güldüm. Sonra işime geri döndüm.

Koridor Penceresi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin