Şüphe

43 3 1
                                    

Sekizinci bölümle herkese merhaba.🐣❤️

Medyada Erdem karakteri için düşündüğüm model Çağrı Baylan. Umarım aklımda ki Erdem de size uyar ve benim kadar onun için seçtiğim modele haran olursunuz.

Bölüm Şarkısı: Hatamı dansa kaldırdım. ( Kendimden Hallice)

Çocukluğum da babamın çok büyük bir olayla uğraştığı zamanlarda bana kurduğu cümle geldi aklıma " bir olayda zanlı aynı anda hem kendini saklıyor hem de kendini anlatmaya çalışıyorsa bu seni korkutsun çünkü içinde ki korku canlanırsa şüphen çoğalır. İşte böyle zamanlarda en yakınından bile şüphe duy." Bunu söylediği zaman nedenini sorduğumda çok güvendiği birinin onlara dünyada yapılabilecek en kötü şeyi yaptığını söylemişti.

Sessizlik içerisinde eve ulaşınca arabaları yan yana park etmişlerdi. Ben inmeden bizimle aynı anda gelen Savaş kapıma yönelip benim için açmıştı. Ona teşekkür ederek arabadan indiğimde yan taraftan inen Arının kapıyı sertçe kapatmasıyla ona döndük ama o bize bakmadan Erdemlerin yanına ilerlemişti.

Ne oldu durup dururken şimdi.

Kapıyı kırarcasına kapatmasının nedeni neydi?

Ona bakmayı bırakıp Savaşa döndüğümde aldığım soruyla daha ne kadar şaşıracağımı düşündüm.

" Emir Arın'ın burada ne işi var ve neden onun arabasıyla geldin"? bu soru da neydi şimdi.

" Baktığımız dosyaya özel olarak gönderilen savcı o ve ekibimizden olduğu için bu akşam oda davetli"

" Anladım ne biliyim onu burada görmem şaşırttı ama en çok senin onun arabandan inmen garibime gitti"

" Neden bir sorun mu var, ekipçe hazırlandık ayrı ayrı arabalarla gelmeyelim diye ikiye ayrıldık. Hem seni görmesine rağmen selam vermedi. İlk defa böyle bir davranışına denk geliyorum"

" Bir olayda beraber çalıştık o günden beri anlaşamayız pek"

" Neden sorununuz ne"

"Aslında belirli bir sorunumuz yok, yıldızımız barışmadı diyelim" dediğinde tam cevap verecektim ki kapının önünde sabırsızca yerinde duramayan damat buna engel oldu.

" Geceyi orada sohbet ederek geçirmeyi düşünüyorsanız söyleyin beklemeyelim" demesiyle onun bu haline gülümseyerek Savaşın yüzüne dönüp " hadi gidelim" deyip koluna girdiğimde başıyla beni onaylayıp yürümeye başladı. Yanlarına gidip durunca bir hoş geldin faslı oluştu aralarında. Daha sonra sabırsız damadı bekletmemek için kolunu kaldıran Özgürün kapıyı çalmasını bekledik. Tam çalıyordu ki Erdemin " dur" demesiyle ona döndük.

" Aile büyüklerini getirmememiz sorun olmaz mı"?

" Hayır bu bizim aramızda küçük bir şey hem nişanda herkes olacak bizimkiler ve Özgürün ailesi sana iyi dileklerini ilettiler. Onlarda Ezginin evi küçük olduğu için kalabalık yapmayalım dediler böyle olmasa biliyorsun annemler seni asla yalnız bırakmaz"

"Biliyorum da ne bileyim heyecan yapınca ne düşüneceğimi şaşırdım" demesiyle ona göz deviren Özgür bu duruma katlanamamıştı.

" Lan senin bir şey düşünmene gerek yok. Sadece çiçeği Ezgiye vereceksin içeriye geçip oturacaksın, kahven önüne gelince içeceksin bu. Şimdi anladıysan çalıyorum kapıyı ağaç oldum valla ya"

" seni de görecem ben neyse çal halden anlamaz piç"

" bir ben sen değilim, iki de sonda ki ayıp kelimeni heyecanına veriyorum" deyip çocuğa cevap hakkı tanımadan kapıyı çalmıştı. Onların bu halleri beni çok mutlu ediyordu. Gerçi şuan daha çok iki haylaz çocuğuyla misafirliğe gelmiş bir anne gibi hissediyorum ama neyse. Hayır yani keşke Beliz'im de olsaydı da en azından sevgilisiyle ilgilenir bana da sadece Erdem kalırdı. Bu gün gelmesi için aramıştım ama ne yazık ki sınavı varmış, böyle olunca ısrar da edememiştim. Gerçi elimizde ki olay kapanmadan İzmir'e adım atmasını istemiyorum. Kapının açılmasıyla güzeller güzeli Ezgi güler yüzüyle karşılamıştı bizi. Hepimize bakarak hoş geldiniz dediğinde bizde ona karşılık vermiştik. En önde çiçeklerle Ezgiyi gören Erdem'in kıpırdamayışından donduğunu anlamıştık. Bu çocuğun sevme tarzına hayran olduğumu söylemiş miydim? Kardeşim dediğim iki adam tarafından sevilen kadınlar çok şanslılar ki o kadınlardan biri benim öz be öz kardeşim. Ezgi yüzüne dalan sevdiğini hareket ettirmek için ona uzatılmayan çiçeğe doğru uzanıp ellerinden aldı. Onun bu hareketiyle ne yaptığını anlayan Erdem ise utanmış olmalıydı ki yanaklarının kızarıklığını olduğum yerden bile görebiliyordum. Neyse ki içeriye girmek için daha fazla beklememişti. Ezginin yanında duran babaannesinin ellerinden öperek salona ilerleyen damadımızın peşi sıra bizde girdik. Salona girdiğimizde Bilge'nin yardımıyla oturacağımız yerler gösterilmişti. Karşılıklı duran koltuk takımlarından birinde sırasıyla Özgür, Erdem, ben ve Savaş varken hemen yan tarafta ki tekli koltuğa Arın oturmuştu, bizim karşımızda ki koltukta Ezgi, babaanne, Bilge oturuyordu, onların yanında ki tekli koltukta Doruk otururken, Mete ise yemek masasından aldığı sandalyeyi kız tarafında ki koltuğun yanına koyup oturmuştu. Herkes yerini aldığında ise etrafta oluşan gergin sessizliği ilk bozan Doruk olmuştu.

GECENİN ESİRİWhere stories live. Discover now