Her nota her müzik aletinde ya da her canlıda farklı bir ses çıkarır. Bunu ilk öğrendiğimde ufacık bir çocuktum ve bana çok acayip gelmişti. Babam ile nota çalışıyorduk ve aynı anda Do sesini çıkardığımızda babamın do sesi benimkinden kalın ve sert çıktığında yanlış yaptığımı düşünüp gözlerimi kocaman açarak merakla babama bakmıştım. Babam ise bu halime kocaman bir kahkaha atıp:
" Bir tanem her ses kişiye özgüdür bu nedenle farklı tınılar ve farklı ses kuvvetine sahiptir. Bu yüzden senin do sesin ile benimki birbirinden farklı " diye açıklama yaptığında ise bunu teyit etmek için tüm ev ahalisine do sesi çıkarttırmıştım. Bu benim müzikle ilk ciddi imtihanımdı ama hiç bir zaman son olmayacağını zaman bana en güzel şekliyle öğretmişti. Sadece babam değil ev ahalisinin tamamı müziğe meyilli olunca ben de kalbime düşen müzik aşkı ile yoluma sağlam adımlarla devam etmiştim.
O gün Cansu ile geçen güzel bir günün ardından derslerime girmiş Selim ve Belma ile olan kısa muhabbetin ardından evin yolunu tutmuştum. Aradan geçen üç gün boyunca ise müzik bölümüne hiç uğramaya vaktim olmamıştı. Şimdi ise çalışmak ve biraz kafamı dinlemek adına gittiğim müzik kulübünde duyduğum güçlü gitar sesi ile anlamadığım sert bir melodinin peşine düşmüştüm.
Hiç benim tarzım olmayan bu melodiler kulaklarımı zorlarken ön yargılı olmamak adına yavaş adımlarla sesin geldiği odaya yönelip dinledim. Sanki büyük bir isyanı anlatan müzik kendi içinde dünya ile savaşıyordu. Sözleri olmayan muhtemelen yabancı olan melodiyi dinlerken içinde bir şeylerin kırıldığını ve kırıklarının her yanıma battığını hissettim. Farklıydı , hissiyatı beni yorsa da ilk söylediklerimin arkasındaydım, müzik insanın kendine özgü, kendini anlatan evrensel bir dildi. Başımı yavaşça odaya uzattığımda dört kişilik gurubun gözleri kapalı ve kendilerini kaptırmışcasına çaldıkları müzikte kaybolduklarını gördüm. Elinde elektro gitar ile gözleri kapalı , kaşları çatık bir şekilde ritme kendini kaptırmış Aslan tüm dünyaya kendine de dahi savaş açmışcasına gitara yükleniyordu ve sonunda olan oldu. Gitarın teli sertçe koparken Aslan büyük bir öfke ile gitarı benim olduğum duvara fırlattı. Yanı başımda kısmen parçalanan gitar ile kısa bir anlığına dehşete kapılsam da sadece iki adım geriye çekilmiştim.
Gözlerini açıp kapıya baktığında beni gören Aslan elini ensesine atıp:
" Bir yerine geldi mi?" dediğinde olumsuz bir şekilde başımı sağa sola salladım.
" İyi bari, ne işin var burada?"
" Sesi duydum merak edip geldim. Bu gün toplantı olacak diye haber verildi de."
Boşta olan elini de ensesine atıp sırtını gerdikten sonra bıkkın bir nefes verip kollarını yanına bıraktı.
" Bu kadar erken gelmen gerekmiyordu. Çalışacaksan odalar ses geçirmez biz kimse yok diye kapıyı kapatmadık."
" Anladım ..."
Sözümü söyledikten sonra duvara değip zarar gören gitara uzandım. Ana gövdesi çok fazla zarar görmese de yan aksamları epey zarar görmüştü. Başımı kaldırıp Aslan'a baktığımda beni izlediğini fark ettim.
" Bunu nerede tamir ettireceksin?"
Şaşkınca yüzümde gezinen gözleri ile beni süzerken soruma arkadaşı cevap verdi.
" Atarız artık işe yaramaz."
Bana cevap veren arkadaşına kaşlarımı havalandırıp gözlerimi açarak baktıktan sonra Aslan'a dönüp:
" Ben alabilir miyim?" dediğimde cevabı sadece " Neden?" olmuştu. Gülümsedim onun aksine ben kurtarılabilecek her şeyin kurtarılmasından yanaydım.
" Ana gövde hasar almamış yan aksamlar yenilenip tekrar kullanılabilir, ziyan etmek yazık olur iyi bir gitar." dediğimde Aslan başını sabır dilercesine sallayıp:
" Al Amk al ne bok yiyorsan ye " dedi. İnsanlar bu şehirde her şeye küfür ile cevap veriyorlardı. Anlamadığım ve hoşlanmadığım için yüzüm ekşirken fark ettiğim detay ile gitarı yan tarafa dikkatle koyup sırt çantamı sırtımdan indirdim. İçini açtım ve her daim yanımda olan ilk yardım kitini aldım. Bu arada Aslan kaşlarını çatmış bir şekilde beni izliyordu. Hiç biri ses bile çıkarmazken elimdeki kit ile Aslan'ın yanına varıp sağ kolunu kavrayarak kendime çektim. Gözleri kocaman açılırken bileğini yavaşça döndürüp kolunun arka kısmını gösterdim.
" Yaralanmışsın."
Bana gözünü bile kırpmadan bakan adama aldırmadan tek ayağımın üzerine çöküp kiti açarak dezenfektan mendili çıkarıp ince kan yolunu temizledim. Ardından kuru bir temizleme pamuğu ile ıslaklığı aldım ve son olarak da yarasına kağıt bir yara bandı yapıştırdım. Ardından kolunu bırakıp yerdekileri topladım ve ayağa kalkarak bakışlarımı gözlerine çıkardım.
" Öfken neye bilmiyorum , büyük ihtimalle de bilemeyeceğim ama hayat hiç bir zaman öfkene yenilip kendine zarar verdiğine değmez. Geçmiş olsun ve teşekkür ederim." dedikten sonra arkamı dönüp elimdekileri kapının yanındaki çöpe atarak çantamı ve gitarı sırtlayıp odadan çıktım. Zamanım vardı ve ben bu zamanı bu gitarı güvenli bir yere bırakıp toplantıya yetişmek için kullanacaktım.
..........
ASLAN
Az önce kolumda, kırdığım gitarın parçası yüzünden oluşan çiziği temizleyen Bayhan geriye dönüp giderken sadece baka kalmıştım. Beni görsünler diye öfkeme sığınırken beni gören tek kişinin arkasına bile dönüp bakmayan iki günlük tanıdığım adam olmasının şaşkınlığına bir de az önceki hareketi eklenince dünya bir anlığına durmuştu. Beni geri dünyaya döndüren ise İsmail'in tok sesi oldu.
" Az önce ne oldu amk ? "
" Bana mı soruyorsun sikik herif . Bilsem böyle mal gibi kalır mıydım?"
" Bu adam Selim'in arkadaşı değil mi? Neden yardım etti sana? Selim'in şimdiye bu herifi doldurup üstüne salması gerekiyordu."
Haklıydı Selim kimsenin bana bu kadar yaklaşmasına izin vermezdi. Saplantılı piç, çevremde beni insan olarak gören kimseyi bırakmamıştı. Benim için anlık olan ilişki onun için saplantı olmuş ve tapumu almış gibi çevremde insan bırakmamıştı.
" Bilmiyorum İsmail bu herifte başka bir şey var . Ne olduğunu bilmiyorum ama umarım götümüzde patlamaz."
Arkamdaki arkadaşlarım sessiz olmaya çalışarak gülerken ben az önce giden oğlanın sessiz ama emin adımlarla girdiği hayatıma zarar vermemesini diledim. Zira bu duvarları boşa örmemiştim ve yeniden yıkılırlarsa beni kimse toparlayamazdı.
YOU ARE READING
SERBAZAN( GAY)
Teen FictionBayhan için hayat köyde yaşamaktı. Hiç bir zaman şehir ya da kariyer gibi kaygılarla dolmamıştı. Aslan ise hayatı boyunca şehrin karmaşasını kendine sığınak bilerek yaşayan kalın bir kabuğun arkasında bir yaşamını sürdürüyordu. Bu iki aykırı genç A...