başıma gelen en güzel şey

30 13 0
                                    

bir gece kimisi için basit ve rutinden başkası değildir, kimisi içinse dönüm noktasıdır. hiç evde, yatağınızda uyurken diğer insanları merak ettiniz mi? biri aldığı haberle mutluluktan havalara uçarken diğeri aldığı başka bir haberle korkudan kafayı yiyecek durumda olabilir. bambaşka biri ise aldığı bambaşka bir haberle yaşamak istemeyecek duruma gelebilir.

hayatlar o kadar değişkendir ki, demin bahsettiklerim sadece 'belki' ve 'acaba' ile havada kalıyor. cevaplar ise o duyguları yaşayanda saklı olmaktan başka bir ihtimal barındırmıyor.

jisung minhonun yatağında, onun kokusuyla uyandı. ilk başta garipsese de dün yaşananları hatırlayınca derin bir iç çekip yataktan doğruldu. banyoya adımladı, yüzünü yıkayıp kuruladı ve aynadaki haline baktı.

şişmiş gözleri, mosmor olmuş göz altları ve solmuş yüzüyle kendine tek bir şey dedi.

"berbat görünüyorum"

mutfaktan gelen tabak sesleriyle artık çıkıp bir işin ucundan tutması gerektiğini düşündü. mutfağa vardığındaysa elinde tavayla minik danslar eden ve şarkı mırıldanan minhoyu gördü.

onu korkutmamak için kapının altında durdu ve onu fark etmesini bekledi. bu süreç biraz uzadığındaysa küçük bir boğaz temizlemesiyle varlığını belli etmeye çalıştı.

minho sesi duyup arkasına döndü ve en içten gülümsemesi eşliğinde konuştu.

"günaydın. gel bekleme orada" gözlerini kaçırarak küçük adımlarla mutfağa geçti.

"sarılmak ister misin" jisung minhonun gözlerine baktı ve dolan gözleriyle cevap vermek yerine kollarını sırtına sardı. minho ise anında kollarını boynuna sardı ve burnunu saçlarına gömdü.

"acıktın mı? önce kahvaltı mı etmek istersin yoksa konuşmak mı"

"aç değilim. konuşmak istiyorum"

kolundan tutup salona sürükledi ve yanına, koltuğa oturttu minho. küçük ellerini avuçlarına aldı ve konuşması için komut verdi.

"denemem her zamanki gibi rezalet geldi. dün o yüzden öyle gergindim. öncelikle onun için senden çok özür dilerim. nefret ediyorum bu aptal huyumdan. eve geç gelince babam yongbok'u sıkıştırıp yerimi öğrenmeye çalışmış. o da bilmediği için uyduracak yalan bulamamış ya da bulmaya yeltenmemiş, orası bilinmez. eve geç gelince bağırdı, çağırdı, kırdı, döktü. benim ağzımı dahi açmama izin vermeden kolumdan sürükleyip kapı dışarı etti. uzun süre dışarıda kaldım, sonra yongbok geldi eve götürmeye çalıştı ama o an neler olduğunu bile hatırlamıyorum inan bana. dün seni zorladıysam ya da yorduysam da özür dilerim"

dolan gözlerini daha fazla tutamadı ve ikinci defa en nefret ettiği şeyi yaptı; bir başkasının önünde ağladı.

"klişe gelebilir ama kendimi çok yetersiz hissediyorum minho. ne kadar çabalarsam çabalayayım her şey bir hiç insanların gözünde. evet beceriksizim, yeteneksizim, boş beleş bir insanım ama yemin ederim ki bu halimi hiç sevmiyorum. kendim böyle olmayı seçmedim"

minho duyduklarıyla kaşlarını kaldırdı ve bir elini jisungun yanağına yerleştirdi.

"orada bir dur bakalım. sen yetersiz de beceriksiz de boş beleş de değilsin. kendini iyi hissetmen için demiyorum. bu hayatta gördüğüm en narin, en komik ve en enerjik insansın. sadece kendini böyle görmeye programlamışsın jisung. yalvarırım kendine bu haksızlığı yapma"

jisung duyduğu bu cümlelerle ağlamasını durdurdu ve minhonun gözlerine baktı.

"söyle bakalım. şimdi ne yapacaksın"

perfection • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin