Taehyung heyecanlı bir şekilde asansör aynasında kendine baktı. Saçını önce sağa yatırdı, sonra sola. Emin olamayınca düzleştirdi. "Sanki onunla daha önce bir şey yapmamış gibi davranıyorum! Mal mıyım neyim?!"
Son kata gelmesine az kalmıştı ama Taehyung için zaman geçmek, asansör de çıkmak bilmiyordu. "Şimdi asansörü alttan itekleyeceğim. Önceden kağnıymış reenkarne olup asansör olarak yaşamına devam etmiş. Hadisene be metal çuvalı!"
Taehyung'un aksine Jungkook oldukça sakindi. Mesela evi dört kez temizlemişti. Ayrıca Bam ile ciddi bir konuşma yapmayı da ihmal etmemişti. Ona demişti ki: "Bak oğlum, birazdan baban gelecek. Sakın diyeyim, öpüşecek gibi olursak bozma! Yoksa seni çiftleştirmem." Sonra ise dediği şeyin saçmalığının farkına vardı ve devam etti: "Tamam o biraz fazla oldu, ben evladımı sevdiğinden ayıramam." Elini alnına götürdü. "Ben bu hâle düşecek adam mıydım amına koyayım?"
Zavallı Bam başını sağa yatırmış, Jungkook'u izliyordu. Bam'ın bakışlarını fark eden Jungkook onunla konuşmaya (kural koymaya) devam etti. "Öpüşme konusunda çok ciddiyim Bam."
Bam cevap olarak Jungkook'un suratını yaladı. "Aferin oğlum, babanı çok gururlandırıyorsun."
O an gerçekten gururu iliklerine kadar hissetmişti. Aşk Jeon Jungkook'a hiç yaşamadığı çocukluğunu yaşatıyordu. Kim Taehyung onun geçmişi, yaşadığı ânı ve hayallerindeki geleceğiydi. Tüm zamanlarını ona adayacağına dair söz vermişti.
Jungkook'a göre iki şey çok önemliydi: Zaman ve güven.
Evdeki her şeyi baştan sona kontrol eden Jungkook sonunda kontrollerini bitirip koltuğa oturmuştu. Tam o sırada zil çaldı. "Geldi benimki," dedi, Bam'a kapıyı işaret ederek. Tabii Bam ondan önce kapıya gitmişti. "Lan sen benden daha çok bekliyormuşsun bu ânı." Bam kapıyı açması için Jungkook'a masum masum bakıyordu.
Jungkook kapıyı açtı ve karşısında kızıl güzelini gördü. Cennetin ayaklarına geldiğini düşünmüştü. Bam yine ondan önce davranıp Taehyung'un omuzlarına patilerini koyup suratını yalamaya başladı. Jungkook sesli bir nefes vermişti. Galiba gerçekten Bam'a çiftleşmeyi yasaklayacaktı.
"Sana da merhaba Bam!"
İki adet hav hav sesi duyuldu. Taehyung Bam'ın başını okşadı ve Jungkook'a baktı. Onu dikkatle izlediğini görünce içinde bir hareketlenme oldu. "Şey, selam?" Bir eli saçında, diğer elini ise havaya kaldırmış bir şekilde sırıtıyordu. Jungkook havada olan elini tuttu ve onu kendine çekip sarıldı. Taehyung'un belini kavramış, başını ise boynuna gömmüştü. O fark etmeden kokusunu içine çekti.
Taehyung havada kalan ellerini Jungkook'un boynuna doladı. Jungkook fark etmeden kokusunu içine çekmeye çalıştı ama biliyordu ki, Jungkook bunu anlamıştı ve bu yüzden ondan ayrılıp imalı imalı gözlerinin içine baktı. Taehyung onun ne düşündüğünü merak etmişti.
"Hadi, salona geçelim."
Başını usulca yukarı aşağı salladı ve Jungkook'un arkasından onu takip etmeye başladı. Tabii Bam'da onları takip ediyordu...
Jungkook L koltuğa oturdu ve Taehyung'un yanına oturması için eliyle komut verdi. Taehyung, Jungkook'a uydu ve yanına oturdu. Çantasından bir saklama kabı çıkardı. "Senin o sevdiğin kalpli kurabiyelerden yaptım."
Jungkook saklama kabını aldı ve Taehyung'un avuç içini öptü. "Desene parmaklarımı da yiyeceğim bugün."
"Başka ne yiyeceksin ki?"
"Seni."
Taehyung'un yüzü anında pembeleşmişti. Telefonda konuştuklarında daha rahattı çünkü bu hâllerini görmüyordu. Ama diğer yandan, utangaçlığı Jungkook ile yaşamayı da seviyordu. O sırada Taehyung'un karnı guruldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill Lilith
FanfictionTanrı'nın yarattığı güzel Lilith artık kendi adaleti için isyankâr değil, içine doğru bağıran olmuştu. Lilith'i öldürdüler Tanrı'm, Lilith'i biz öldürdük!