Bölüm bir

866 37 15
                                    

Dušan Tadic...

"Hava ayaz mı ayaz
Ellerim ceplerimde
Bir türkü tutturmuşum
Duyuyorsun, değil mi?"

Sevgili eşimin ağzıma dolandırdığı şarkıyı söylemeye devam ettim orman yolunu yürümeye devam ederken. Dolan gözlerimle söylemeye devam ettim.

"Çalacak bir kapım yok
Mutluluğa hasretim
Artık sokaklar benim
Görüyorsun, değil mi?"

Son kısmını gökyüzüne bakarak söyledim. Görüyordur değil mi? Beni görüyorsun değil mi sevgilim? Hissediyorsun beni? Senin için, senin bana verdiğin emanetin için yaşıyorum. Ama dayanamıyorum Ravza Nur, dayanamıyorum.

Seni çok fazla özlüyorum.

Kaybedeli 2 sene olmuştu, trafik kazasında kaybetmiştim göz bebeğimi. Ondan geriye bana acı, özlemin yanında oğlum kalmıştı 4 yaşındaki oğlum Bartu.

O olmasaydı biliyordum ki dayanamazdım. 

Evin önüne geldiğimde gözlerimi kuruladım, Bartu beni böyle görmemeliydi. Kapıyı açtım sessiz olmaya özen göstererek yukarıya çıktım, oğlumun odasına.

Odaya girdiğimde oğlumu annesinin fotoğrafına sarılıp uyuyorken buldum. Her gece korktuğunda böyle yapardı annesine sığınırdı.

Derin bir soluk verdim, yavaşça oğlumun yanına gidip yatağa oturdum sarıldığı fotoğrafa baktım gülen yüzü görmemle gülümsedim.

Çok güzeldi benim karım, en güzeli o'ydu.

"Ya dön bana artık
Duyuyor musun beni?" diye mırıldandım fotoğrafa doğru gözümden bir damla daha akarken kendimi toparladım. Güçlü olmam lazımdı, oğlum beni böyle görmemeliydi.

"Bartu." diye fısıldadığımda kafasını çerçeveye daha çok gömdü "Anne." dediğinde kalbimde bir bıçak saplanmış gibi hissettim "Babacığım?" dedim titrek bir şekilde gözlerini yavaşça araladı sarıldığı çerçeveye bakıp gülümsedi ve çerçeveye bir öpücük kondurdu "Beni koruduğun için teşekkürler anne." dedi.

Boğazımda bir yumru oluşurken gülümsedim, bana döndü bakışları çerçeveyi yerine düzgünce koyduktan sonra kollarını boynuma doladı "Günaydın baba! Biliyor musun rüyamda annemi gördüm beni canavarlardan koruyordu!"

Sımsıkı sarılıp saçlarına bir öpücük kondurdum, "Annen bizi tüm kötülüklerden korur diye boşuna demedim sana." heyecanla kafasını salladı "Evet hep koruyor! Melek benim annem." yanağına bir öpücük kondurdum "Melek annen, her anlamda." dediğimde gülümsedi.

"Bugün kulüpten sonra anneme gidebilir miyiz? Ona çiçek vermek istiyorum."

"Gideriz oğlum."  

İki yıldır olduğu gibi her antrenmana, maça benimle geliyordu onu kimseye emanet edemezdim. Ailem her ne kadar bizim yanımıza gelin deseler de gidemezdim evimi bırakamazdım.

Benim evim Ravza'ydı ve Ravza'nın mezarı buradaydı.

Hazırlanıp evden çıktık, tüm neşemi oğluma verdim yolda şarkılar söyledik, güldük eğlendik. Sonunda kulübe geldiğimizde içeriye girdik o her zamanki gibi kulübü talan edip çalışanlarla oyunlar oynarken ben antrenman için hazırlanıp sahaya çıktım.

Yorucu bir antrenmanın sonuna geldiğimizde gülümseyerek takımla vedalaşıp, oğlumun yanına gittim bilardo masasına oturmuş toplarla oynarken bulduğumda gülümsedim saçlarına bir öpücük kondurdum.

"Ben bir duş alayım, meleğimize gidelim tamam mı?"

"Oley! Tamam baba bekliyorum." dediğinde gülümsedim duş almaya gittim.

Kısa bir duştan sonra üstümü giyinip soluğu Bartu'nun yanında aldım bıraktığım yerde arkası bana dönük bir kadının yüzünü tutmuş dolu gözleriyle bakıyordu.

Vücudumu saran endişeyle koşar adımlarla soluğu Bartu'nun yanında aldım, hemen kucakladığım oğlum bana heyecanla baktı "Baba!" dedi mutlukla güldü gözünden bir damla yaş akarken "Niye ağlıyorsun oğlum? Sana bir şey mi yaptı?" sinirle arkası bana dönük kapşonlu kadına döndüm "Ne yaptınız oğluma?" diye sinirle konuştuğumda Bartu araya girdi.

"Hayır baba, annem bana zarar vermez." dediğinde kaşlarım çatılırken kadın arkasını döndü gördüğüm yüzle beynimden vurulmuşa döndüm adeta.

"Ravza."

anlıyorsun değil mi?|Dušan TadicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin