Önümde ki tabaktan bir kaşık yemek aldım ve hevesle ağzıma götürdüm. Ağzıma aldığım yemeğin verdiği tat ile adeta mayıştım. Çok seviyordum Milas köftesini en çokta Sülbiye teyzemin yaptığını ama. Her öğün olsa yenilecek kadar güzeldi.
"Bizim oğlanda , iki gün sonra taşınıyor buraya." Dedi Etem amca. Bakışlarım ona döndü , bir yandan da tabi ki de yemeğimi yedim. Ben aç bir insandım her an yemek yemeliydim. Dedikodu anında bile tercih ettiğim bir şeydi yemek.
"Murat'ın işi , merkezdeydi etem amca." Dedi Saadettin ağabey. "Hayırdır buraya niye taşınıyor?"
"E oğlum ben yaşlandım artık." Dedi Etem amca. "Dedim buraya gel , tek başıma yapamıyorum. İşine de artık her gün gider gelir."
"İyi yapmışsın." Dedi babam. "Uzun süredir köy çok sakindi. Biraz şenlenir." Canım babam çok güzel yönden düşünüyordu. Ama benim düşündüğüm farklı noktalar vardı.
O an Emine ile göz göze geldik. Bakışlarımız ile her şeyi birbirine aktardık. Yakın arkadaşların kuralı buydu. Sadece bakışlar yeterdi konuşmaya gerek bile kalmazdı.
"Etem amca." Dedim. "Senin bir tane gıcık bir torunun vardı." Kesinlikle sonuna kadar hatırlıyordum , o pisliği. Hayatımın şokunu yaşatmıştı küçükken bana. "O gelmeyecek demi."
Güldü Etem amca söylediklerime. "Gelecek." Dedi. "Biraz köye heyecan gelir." Bu köyün en büyük düşmanları bence , o pislik ve bendim.
"Etem amca nasıl heyecan gelsin?" Dedi Emine. "Düşmanlık başlıyor düşmanlık." Bir yandanda elimi saçlarıma atıp okşadı. Alttan alttan ona baktım. "Şu kızı küçükken inek boklarının arasına attığından beri senin torunun , her şey çok değişti."
Tüm sofrada kahkahalar inledi. Gülmeyen tek kişi tabi ki de bendim. Hayatımın şokuydu , inek bokları arasında yüzmek. Bir de beni attıktan sonra "Ne bilebilirim ki yeni sıçtıklarını." demişti. Cıvık bokların arasında yüzmek her zaman kabus olarak kalacaktı.
"Etem amca." Dedim. Kaşlarım çatılmış ve ciddi bakıyordum. "Söyle o torununa , onun hayatının şokunu da ben yaşatacağım. Bu köye geliyorsa rahat yok ona." İntikam yeminimi edip , arkama yasladım anlı şanlı.
"Kızım." Dedi annem gözlerini ayırırken. "Siz koskoca oldunuz. Ayıp değil mi?" Şaka gibiydi. İnek boklarının arasında yüzdükten sonra , bu halin ne deyip kıçıma terliği vuranda kendisiydi. O zaman bile suç bana kalmıştı.
"Anne ben inek boklarının arasında yüzdüm." Dedim. Elbette biraz abartılı konuştum. "Saçlarıma inek bokları yapıştı. En sevdiğim elbisem inek boku oldu. Bunu onun yanına bırakır mıyım sence?"
Annem derin bir nefes verdi. Bana öyle bir baktı ki seninle evde görüşürüm bakışıydı bu. "Bırakmazsın sen." Dedi. Ben başımı çevirip omuz silktim.
"Aysel." Dedi Emine. Başımı ona çevirdim. "Kalk , Yusuf mesaj atmış gidelim." Dedi. Başımı salladım. Akşam dedikodu vaktimiz geliyordu.
"Yusuf'a söyle , Ömer'i çağırmasın." Dedim. İkimiz pat diye ayağa kalktığımızda bakışlar bize döndü. "Bizimkilere toplanacağız biz." Dedim. Tabakta kalan yemeğe üzgünce baktım.
Ama masada ki elmalardan , bir kaç tane elime aldım. "Kızım bıraksana." Dedi annem. Hala büyüdüğümü kabullenemiyordu.
"Ya anne." Dedim. "Sen git Melekle uğraş ben büyüdüm artık." Bu ev benim ikinci evim gibiydi. O yüzden rahat davranırdım. Burada doğup büyüdükten sonra , herkesle iç içeydik. Aile gibi olmayı seviyordum bu köydekilerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ KENARINDAKİ ATEŞ | YARI TEXTİNG
Humor@esatatay hikayenizi yanıt verdi. Bildirimle kısa süreliğine bakışmıştım. Ama ne yazdığını merak ettiğim için hemen sohbete girdim. esatatay: Sen çirkinsin ama sesin güzelmiş. ayselarkan: Çirkin anandır! esatatay: Anam ne alaka? ayselarkan: Çirkin...