2.Bölüm

65 19 40
                                    

"Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?"

VICTOR HUGO

Kendimden onu uzaklaştırmak istercesine sertçe ittiğimde geriye doğru tökezledi.
Bunu fırsat bilip kaçacağım sırada ellerini saçlarıma doladı ve beni yere savurdu.
"Derdin ne ya senin ne istiyorsun benden?"
"Bir daha bana elini kaldırırsan o elini kırarım."
Ağlamamaya çalışıyordum. Gözlerim dolmuştu kalbim sıkışıyordu. Gözyaşlarımın akmasını engellemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Odadan çıkıp hızla ceketimi aldım ve evden çıktım. Arkama bile bakmadan. Annemin arkamdan sadece ismimi söylediğini duydum. Umursamadan evin bulunduğu sokaktan çıktım.

Hava kararmıştı ve saat geçti. Nereye gideceğim hakkında bir fikrim yoktu. Aslıya yada Yiğit'e gidebilirdim ama bu saatte evlerine gidip ne diyecektim ki?
Evin uzağında ki bir parka gittim ve salıncakları birine oturdum.
Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
Kendimi tutamıyordum. Sadece bağırıp çağırmak, ağlamak içimdekileri dökmek istiyordum. Ellerimle yüzümü kapattım ve sessizce ağlamaya başladım. Salıncağın zincirinden gelen şıngırtı ile kafamı yana çevirdim. Bugün Yiğit'in yanında duran çocuk, Rüzgar olmalıydı.
Bana baktı "iyimisin?"

Hayır iyi değilim berbat haldeyim ölmek istiyorum, babamın yanına gitmek istiyorum ,kurtulmak istiyorum.
Fakat bunları dışarıya söyleyemedim...

" Evet teşekkür ederim." Gözyaşlarımı sildim ve derin bir nefes aldım.
Hava soğuktu ve burnum akıyordu.
Önüme peçete uzandığında dönüp Rüzgara baktım.
"Bunu al merak etme temiz yeni aldım paketi." Peçeteyi elinden aldım ve akan burnumu sildim.
Üstümde ceketim olmasına rağmen vücudumun titremesine engel olamıyordum. Bunu fark etmiş olacak ki üstündeki montu çıkarıp sırtıma koydu.
"Teşekkür ederim gerek yok."
" Sorun değil sende kalsın."
Neden bu saatte burdasın? Neden ağlıyorsun? Demesini bekledim fakat o beni şaşırtarak; "Gecenin bu vakti neyden kaçtın da geldin buraya?"

Hayatımdan...

"Hava almaya çıktım."
Aptal mısın Ezgi hem ağlıyorsun hemde hava almaya mı çıktın bari düzgün bı bahane uydursaydın.
"Anladım"
Rüzgara döndüğümde sokak lambasının yüzüne vurduğunu gördüm. Sarı kıvırcık saçları dağılmış, ışığın etkisiyle mavi gözleri ön plana çıkmıştı. Çene hatları yeterince belirgindi kafamı gözlerine doğru tekrar çevirdiğimde bana baktığını gördüm. Hızlıca önüne dönerek; "Eee sen niye burdasın bu saatte?"
"Seni gördüm eve döneken geleyim dedim. Gitmemi istiyorsan tabi giderim."
"Yok hayır tabiki."
Nedense bir anlığına bütün sıkıntılarım uçup gitmişti aklımdan. Kafamı gökyüzüne çevirdiğimde dolunayın en tepede parladığını gördüm.
"Çok güzel değil mi?"
Rüzgara döndüğümde onunda gökyüzüne baktığını fark ettim.
"Evet bende çok severim."
"Neyse, hadi eve git geç oldu."
Montunu ona doğru uzattım ve oturduğum yerden kalktım
"Teşekkür ederim geldiğin için."
"Sorun değil" deyip gülümsedi.

Anahtarla evin kapısını yavaşça açtım ve sessizce içeri girdim. Saat gece 2 idi. Yarın okul vardı ve ben hâlâ ayaktaydım.
Odama gidip üstümü değiştirdim ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim...

Sabah dersin başlamasına 10 dakika kala uyanmıştım. Ciddi anlamda çok yorgun ve bitkin hissediyordum. Hızlıca hazırlandım. Göz altlarım gece geç yattığımdan olsa gerek epeyce şişmişti. Hızlıca kapatıcı sürdüm, ela rengi gözlerime de hafif bir rimel geçtim. Fazla vaktim yoktu hızlıca açık kumral saçlarımı düzelttim montumu giyindim ve okula gitmek için evden çıktım.
Kapının önümde bekleyen Rüzgarı görünce afalladım. Yüzümden anlamış olacak ki "Seni bekledim belki beraber gideriz diye. Okula bu dönem geldim muhtemelen görmemişsindir beni ama aynı okuldayız ondan yani."
"Evet görmedim" demekle yetindim ve beraber yürümeye başladık.
Yol boyunca derslerden, havadan sudan konuştuktan sonra geç kaldığım derse kapıyı çalarak girdim öğretmenden özür dileyip yerime geçtim.
Aslı bana bakarak
"Kıyamet falan kopacak galiba"
"Ne?" Deyip şaşkın şaşkın ona baktığımda
"Kızım sen ilk defa derse geç kaldın farkında mısın?"
Tam kendimi açıklayacaktım ki öğretmenin uyarısı ile susmayı tercih ettim.

Aynadaki Ben Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin