3. Bölüm

81 17 27
                                    

Hayat bir kelebeğin kanatlarına sığmayacak kadar kısa bir okadar da rengarenkti oysaki. Neden kimse duymadı sessiz çığlıklarımı. Hepiniz mi sağırdınız???

                                                           ~İ.A

Rüzgar:

Uzaktan, Ezginin ağlamaktan şişmiş ve morarmış gözlerine, sakinleştiricilerin etkisiyle donuk olan bakışlarına bakıyordum. Yüzünün rengi bembeyaz olmuştu. Saçları dağınıktı,ve dünden beri hiç uyumamıştı. İçeriden gelen ağlama sesleri her seferinde yüreğimi parçalıyordu.

O gün, Ezgi ile öğle arası okuldan çıktık. Hızlı adımlarla Aslının evine doğru yürüdük.
Kapıyı çaldık uzunca bir süre açan olmadı. Ezgi nın eli ayağı titriyordu. "Nasıl açacağız?" Diye sordum.
Kapının önündeki saksının toprağını eliyle eşeledi ve içinden bir anahtar çıkardı. Kapıyı açtığında hızlıca içeri girdik.
Ezgi "Aslı" diye bağırıyordu. İkimizde hızlıca odalara baktık. Ben oturma odası ve mutfağa bakarken Ezgi onun odasına bakıyordu. "Evde değil galiba." Dedim.
Arka odadan Ezginin çığlığını duyduğumda hızlıca oraya koştum.
Yatak odasındaydı. İçeri girdiğimde Ezginin yerde oturduğunu gördüm. Rengi sapsarı olmuştu. Karşı tarafa bakıyordu. Yere düşmüş olan sandalyeye baktım. Aslının yüzüne baktığımda boynunda ki ipi gördüm.Yüzü bembeyaz olmuştu. Dudakları morarmıştı. Elim ayağım buz kesti, ne yapacağımı bilmiyordum.
Hızlıca gidip onu ipten kurtardım.
Çoktan ölmüştü. Ezgi kendinde değildi. Elleriyle yüzünü kapatmış hıçkırarak ağlıyordu.
Aslının yanına koştu, cansız bedenine sarıldı.
"Aslı, güzelim kalk nolur benim senden başka kimsem yok. Sen bırakmazsın beni. Söz vermiştin bana..."

Ezgi:

Cebimden dün bulduğumuz o kağıdı çıkardım. Hâlâ okumaya hazır değildim ama mecbur hissediyordum. Titreyen ellerimle kağıdı açtım. Gözlerim doldu.
Mektubu okumaya başladım;

"Hayatım boyunca kendimi bu günkü kadar kararlı hissettiğim bir gün olmamıştı. Uzun zamandan sonra sadece kendim için bişey yapmaya karar verdim. Sadece kendimi düşünerek, sadece ben istediğim için. Ah annem... Nasıl da güzeldik ben küçükken. Nasıl da üstüme titrerdin. Nasıl da severdin. Nasıl da korurdun herkesten, herşeyden. Korumasız kaldım ben anne. Canım yandı sana söyleyemedim. Üzdüler, kırdılar incittiler, yaraladılar ve ben sana söyleyemedim. Sahi sarılsan geçer miydi? İyleşirmiydi tüm yaralarım? İçimdekiler yakmazmıydı bu kadar? Bunu hiç bir zaman öğrenemicem. Baba... Babammm demek isterdim sana kocaman sarılarak. Bıyıkların bata bata beni öpmeni isterdim. Ama sen bir kere bile sarılmadın, öpmedin. Hiç bir zaman arkamda dağ gibi babam var diyemedim. Son yaptığını öğrendiğimden beri içimde sana karşı olan umutlarım yerle bir oldu. Neden baba neden... Neden biz değil de o kadın. Neden ben değilde o kadının kızını sevdin. Oysa ben hep senin gibi biriyle evlenmek istemiştim. Öyle sert ama kalbi pamuk biriyle..  Bir gün gidecektin zaten biliyorum. Okudum o kadına yazdıklarını. Anneme söyleyemedim. Kardeşlerime baktığımda içim hep acıdı hep yandı. Ama sen  bize acımadın be baba. Kıydın.... Benim güzel kardeşlerim... Keşke ardımda size daha güzel bir dünya bırakabiliyorum diye bilseydim. Beni affedin. Ben bu dünyanın çirkinliklerin de boğuldum. Denedim, çırpındım ama olmadı... Yapamadım. Sizi en güzel koruyacak kişiye anneme emanet ediyorum. Ezgi... Çocukluğum, ergenliğim, gençliğim... Sen benim sırdaşım, yoldaşım, dert ortağım her şeyim oldun. Seni yarım bıraktığım için beni affet olurmu? Bi sen sevdin beni bi sen gösterdin sevgini. Ben yapamadım Ezgi senin kadar güçlü olamadım. Çok sevdim be Ezgi çok sen biliyorsun. Bakışını, nefes alışını, konuşmasını, beni görmeyişini bile sevdim onun. En iyi sen biliyosun. Hayatta sırtımı bir tek sana dayadım, bir tek sana güvendim. Bu hayatı sonuna kadar yaşa kardeşim. Sonuna kadar yaşa... Acı görmesin  yüzün. Hep gülsün... Beni özlersen gel olurmu? Yine birtek bana anlat derdini. Ben seni sonsuza kadar dinleyecem güzeller güzelim. Yiğit... Çocukluk sevdam. Kalp atışım. Nefes alışım. Tek göz ağrım. Sen benim sonsuzumdun. Ama sonum oldun. Öyle güzel sevdim ki seni, kalbimdeki duruşun öyle güzeldi ki görsen sen bile kendine hayran kalırdın. Seni sevmekten bir gün bile vazgeçmedim. Bak seni severek gidiyorum. Ben sözüme sadık kaldım. Sadece sen olarak kaldın. Güzel bakışlım can yarım. Ezgiye iyi bak olurmu? Onu bırakma sakın hep yanında ol. Sizi birbirinize ,birbirinizi de Allah'a emanet ediyorum. Beni unutmayın sakın olurmu?"

Ağlıyordum. Hüngür hüngür ağlıyordum. İçimdeki öfkeyi, hüznü, acıyı dindirmek istercesine. Artık kimsem kalmamıştı benim. Yalnızdım. Şu koca dünya içerisinde, karanlık sokaklarda, yalnız başıma, ışıksız kalmıştım. Aslım yoktu artık. Canımdan çok sevdiğim ailem gitmişti. Onu o kadar çok özlüyordum ki. O cansız bedeni bile öyle saf, öyle güzeldi ki. Ah be Aslım, ah be güzelim. İkimizde kurban gittik bu adaletsiz dünyaya. Ben tek başıma ne yapacağım şimdi...

Ellerimle yüzümü kapattım. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde birisi bana sarıldı. Başımı kaldırıp ona baktım.
Rüzgar yanımda oturmuş bana destek vermek istercesine sarılmıştı. Öyle şevkatliydiki bu sarılma, bir an huzur buldum. Başımı onun göğsüne koydum ve ağlamaya devam ettim...

Gözlerim yanıyordu. Olduğum yerden kalkamamıştım bile. Dizlerim tutmuyordu, bedenim kendinde değildi,ne halim vardı konuşmaya nede mecalim. Onsuzluk nasıl geçerdi onu düşünüyordum. Tek düşündüğüm buydu. Bu kadar şey yaşaması ve benim haberimin olmaması. Keşke o gün, o gece gitseydim yanına. Neden gitmedim ki? Belkide yanımda olurdu şuan. Kendime o kadar sinirliydimki. Aslı olsa gelirdi dedim kendi kendime. O beni yalnız bırakmazdı. Ama ben onu yalnız bıraktım. Hemde çok...

Rüzgar kolumdan tuttu ve yavaşça beni kaldırdı.
"Hadi eve gidelim."
Bişey diyemedim. Ayağa kalktım Rüzgarın kolundan destek alarak yürüdüm. Annemlerin olduğu arabaya beni bindirdiler. Arabanın camından dışarıya baktım. Yağmur yağıyordu. Camdan süzülen yağmur damlalarına baktım. Benim gözyaşlarım gibi. Gökyüzü de ağlıyordu benimle birlikte. Kafamı cama yasladım, gözlerimi kapattım. Aslıyla olan her anım geçti gözlerimin önünden. Onun gülüşü, ağlayışı, abartılı sevinçleri, saf ve temiz kalbi, tüm güzelliklerini. Her halini gördüm o an. Acaba bir gün yüzünü unuturmuydum?
Bir gün o güzel gülüşü silinir miydi hafızamdan?
O beni hatırlayarak,severek gitmişti burdan. Ben onu unutamazdım.
Benim bu zamana kadar güçlü olmama sebep olan kişiydi o. Benim yaşamamı sağlayandı. Gözyaşlarım istemsizce süzülüyordu yanaklarımdan. Aslı yaşamak istiyordu,ben ise ölmek. Aslı benim için öldü, ben ise Aslı için yaşayacaktım...

Eve geldik. Kimse tek kelime etmemişti yol boyunca. Annem sarıldı bana. Göz yaşlarımı sildi. Bişey demedim odama gittim. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Üzerimi değiştirmeden örtünün altına girdim. Yastığıma sarıldım. Gözlerimi kapattım ve biraz da olsun onun yanında hissetmeye çalıştım.

Aradan 3 hafta geçmişti. Okula gitmemiştim. Doğru düzgün kimseyle konuşmuyordum. Yemek yemek istemiyordum. Hiç birşey umrumda değildi. Rüzgar ve Yiğit her gün  yanıma geliyorlardı. Beni dışarıya çıkarmak istiyorlardı ama ben her seferinde onları reddediyordum. Doğru düzgün uyumamıştım. Gözümü her kapattığım da aklıma onu bulduğum ilk an geliyordu. O mektup...
O mektuptan sonra Yiğit üstüme daha çok titriyordu. Düzenli olarak beni arıyordu. Yemek yedimmi veya  uyudummu diye soruyordu.
Kulaklığımı takmış balkonda müzik dinliyordum. Şuan bana iyi gelen tek şey buydu.
Masada duran telefon titreyince telefonumu elime aldım ve yanıtladım.
"Alo, Ezgi İyimisin? Nerdesin?"
"Evdeyim Yiğit sen?" Kısık sesimle cevap verdim.
"Dışarıdayım. Hazırlan gelip seni alacaz Rüzgarla. Hadi güzelim."
"Cidden halim yok Yiğit."
"Lütfen benim için. Zaten bir şey yemiyorsun. En azından bir hava al. Söz sadece bir saat kadar lütfen."
"Bir saat o zaman tamammı?"
"Tamam hazırlan geliyoruz."
Telefonu kapattım ve yerimden kalktım.

Yiğit:

Farkında olmadan yıllardır beraber olduğum bir insanın sonu olmuştum ben.
Beni seven bir insanın ölümüne sebep oldum.

Evet, istemeden yaptım ama şuan burda değildi. Belkide o gün sormasaydım o soruyu, şuan olurdu yanımda.
Yanımdan koşarak gittiği gün neden aramadım ki onu?
Neden kendimde suç aramadım ki ben?
Beni sevdiğini nasıl fark edemedim?
Mektupta okudum Aslı. Çocukluk aşkınmıydım ben senin. Nasıl da güzel sevmişsin be kızım beni. Seni o halde yıllarca bırakan bı insanı nasıl sevebildin ?
Ben kendimden bu kadar nefret ederken sen nasıl sevdin...

Ölümünün benim suçum olduğunu biliyorum. O kadar vicdan azabı çekiyorum ki anlatamam sana. Ben hayatım boyunca sadece iki defa ağladım be Aslı. Biri annemin ölümü biri de senin...
Şimdi duyuyormusun beni bilmiyorum ama özür dilerim. Herşey için özür dilerim senden. Ağladığın zaman yanında olmadığım için, sevgini fark edemediğim için, en önemlisi Aslı sonun olduğum için özür dilerim senden...
Bu özürler, bu sözler seni geri getirmeyecek biliyorum. Elimden bişey gelmiyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Yolumu şaşırdım ben. Hangi yöne gideceğimi bilmiyorum.
Ezgi sensizliği nasıl kaldıracak, biz sensizliğe nasıl alışacağız bilmiyorum.
Ve sana söz veriyorum Aslı, Ezgiyi yalnız bırakmayacam. Mektupta da yazdığın gibi...

Aynadaki Ben Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin