6. BÖLÜM: "EFSANE"

169 28 12
                                    

Yine bir hüzün yağmuru yağıyor üzerime. Yine bir burukluk paramparça ediyor içimi. Zaman her şeyin ilacı derler ya hani, zaman mıdır gerçekten her şeyin ilacı? Gün geçtikçe azalır mı acılar, kapanır mı yaralar? Ne istiyor ruhum, ne oldu  bana? Kendim bile derdimi söylemez oldu şu sıralar bana.

Zaman her şeyin ilacı değil benim için.  Aksine zaman, her an vücuduma saplanan zehirli bir ok gibi. Herkesin yaraları kabuk bağlarken benimki her an kanar. 

Hiçbir zaman unutmadım ben acılarımı. Hiç kimseye söylemedim sırlarımı. Vazgeçtim insanlara kendimi anlatmaktan. Her şeyimi içimde yaşamaya karar verdim. Acılarımı, sevinçlerimi, gözyaşlarımı, her şeyimi içimde yaşadım. Kendi kendimin dostu oldum. Uçurumdan atlamış ama boşlukta kalmış gibi hissediyorum. Anılarım paramparça, zihnim allak bullak.

Yatağımda dizlerimi kendime doğru çekmiş, diz kapaklarımın arasına başımı yaslamış bir vaziyette oturuyordum. Güneş yeni yeni doğmaya başlıyordu. Dün yaşadığım olay beni derinden etkilemişti. Şuan ise hiçbir şey hissetmiyordum. Duygu denen kavramdan eser kalmamıştı. Artık ne üzülüyor, ne de sevinebiliyordum. Sadece yaşıyordum. Babamın attığı tokatın yanağımdaki yeri hala tazeydi.

Gece geç kalmamın sebebini açıklarken, yalan söylediğimi anlayınca bana tokat atmış ve gerçeği söylemem için bütün gece azarlamıştı. Ama ona geçerli bir sebep söyleyememiş sürekli gevelemiştim. Babam bu tepkimin karşılığı olarak daha çok sinirlenmiş bir daha böyle bir durumla karşısına geçmemem için bağırarak beni odama göndermişti. Onur ise   içinde olduğum vaziyetten gayet memnun olmuş gibi görünüyordu. Nedense ne babama ne de abime karşı bir sevgi besleyemiyordum. Bir türlü onlara uymayı beceremiyor, istemiyordum. Doğrusu onlarında bana karşı bir sevgi potansiyeli içinde olduklarını hiç sanmıyorum.

Çalar saatin sesi ne zaman aydınlandığını bilmediğim karanlık odamdaki fakir huzuru dağıtırken, yüzümü buruşturarak alarmı kapattım. Yataktan ayaklarımı sarkıttım. Kafamı önüme eğerek saçlarımın yüzümü kapatmasına izin verdim. Zihnimdeki sorular birbirini kovalıyordu ama hiçbirini tutacak gücüm yoktu. 

Beni neden hala izlediklerini söylememişti. Elimde sadece benim özel olduğum ki bunu hala  tam olarak anlamamıştım, Tayga ve Pars halkı, bu iki halkın birleşiminden olan yeni bir neslin dengeyi bozacağı ve iki halkında lanetlendiği gibi şeyler vardı. Ah, bir de bu lanetin çoktan gerçekleştiğini anlatmıştı. 

O tam olarak kimdi bilmiyorum. Ama içimden nedense ona inanmak geliyordu. Ya da bu duygu her zaman öyle birini aradığım içindir. Onun anlattıklarının hepsine inanmak istiyordum. Sanki ben bir yapboz o ise eksik kalan bir parçamdı. Her şeyi gün ışığına kavuşturacak kişi o olmalıydı. Neyin gerçek neyin yalan olduğunu bilmiyordum ama gördüklerim yaşadıklarım normal değildi ve elbet bunun bir açıklaması olacaktı. 

Hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edebilirdim. Küçüktüm. Çok küçük. Her şeyin kafamda bir uydurma olduğuna inanabilirdim. Ama beni engelleyen bir sebep vardı. Her şeyin hayal olmadığını kanıtlayan bir şey. Her zaman içimi acıtan bir şey. Beni paramparça eden, hayatımı altüst eden, ruhumun bile bozulmasına neden olan şey. Hep kendimi suçladım ve eğer bu olaya bir açıklık getirilmezse her zaman suçlayacaktım. 

Hepsini unutabilecek güce sahiptim ama o an. İşte o an gözümün önünden gitmek bilmiyordu. Annemin bedenini parçalanmış bir halde gördüğümü asla unutamayacaktım. O bunu asla hak etmiyordu. Kim yaptı, ne için yaptı bilemiyorum. Biz çok masumduk, asla asla ölmeyi hak etmiyordu. Öldürülmeyi hak etmiyordu. Ama dünyanın masum olmadığı apaçık ortadaydı. Dünya annem gibi masumlardan oluşmuyordu. Kötüler vardı, kötülükler vardı. Bunu anlayabiliyordum. Anlamadığım tek olgu annemden ne istemişlerdi? Kalbim acıyor sanki biri onu eline almış sıkıyordu. Anneme bunu yapanları bilmiyorum eğer bilseydim onlara kafamda oluşturduğum o kadar çok sahne vardı ki. Hepsini ayrı ayrı uygulamak isterdim. Ama biliyorum ki yapamazdım. Onlar benden güçlüydü. Ben insandım onlar başkaydı. Ne olduklarını bizden ne istedikleri hakkında hiçbir fikrim olmamıştı.

KUYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin