5. BÖLÜM: "AV"

188 31 12
                                    

Bir kaos yaşanır. Hayatınıza mal olabilecek bir kaos. Elinizden bütün sevinçlerinizi almaya yetebilecek ve bütün hayatınızı başlı başına değiştirebilecek bir kaos. Ve ben o kaosun içinde boğulurken yaşamaya çalışan biriydim. Her gün bir acı, her gün bir zehir...

Rüya gibi geçer bazen yıllar. Ve bazen kabustur hayatınız. Rüzgarla esen bazen kan bazen korku. Gece yastıklar bilir gözyaşlarımı. Gündüz güneş ışığı tadan gözdeki burukluğu. Sahiller bilir sonu gelmez çığlıklarımı. Ve karanlık dizginler hıçkırıklarımı. Kollarıyla sarar sarmalar beni. İçine alır ve korur. Bazıları için karanlık sadece korkunun sembolü olsa da benim için karanlık, benim hem zehirim hemde şifamdı. Ve hayatımı zehirlemiş olan karanlık şimdi ise şifam olacaktı...

Sessizce ona bakarken beynim hala yaşadıklarımı sorguluyordu. Kimilerine göre şizofren, kimilerine göre bir ruh hastası, kimilerine göre ise içine kapanık bir insan olabilirdim. Ama hiç kimse benim yaşadıklarımı yaşamamış ve benim gördüklerime tanık olmamıştı. İçimde barındırdığım acı ve çaresiz bir intikam vardı.

Hala sessiz bir şekilde ona bakıyordum. O ise bundan sıkılmış gibi konuşmak için tekrar ağzını açtı. "Bu bizim resmi olarak ilk tanışmamız sanırım," Evet, onu canlı olarak ilk görüşümdü. Her zaman yanımda birilerini hissederdim ama bu tam anlamıyla gerçek değildi. Ama benim hissettiğim kişi o muydu? Yoksa başkalarıda var mıydı? Bu adam taş çatlasa yirmi beş yaşında gösteriyordu. Oysa ki benim izlendiğim gibi hislerim altı yaşımdan beri vardı. Belkide bütün hayatım boyunca hissettiğim kişi o değildi. Ama ensemdeki his sadece yaklaşık bir yıldır vardı.

"Herhangi bir şey söylemeyecek misin?" Aslında şuan fazlasıyla korkuyordum. Ama yüzüm ne halde bilmiyordum. Korkudan kalbimin çığlıklarını duyamaz hale gelmiştim. Herhangi bir tepki veremiyordum.

Göğsümün acıdığını hissetmeye başladım. Midemde tuhaf bir his oluşmuştu. Başım dönüyor, göğsümde hissettiğim acı gittikçe artıyordu. Boğazımın kuruduğunu hissediyordum. Sonra bana doğru bir adım attı. Beynim panik alarmları veriyor, kaçmam için ayaklarıma komutlar yağdırıyordu.

Şok geçiriyor olmalıydım. Beynim ve vücudum birbirinden ayrılmış gibiydi. Karşımda duran kişiye bakamıyorum. Gözlerim dolarken nefes alamadığımı anladım.

"Nefes al!". Bağırmış ama herhangi bir tepki verememiştim. Bana bir adım daha yaklaşıp elleriyle omuzlarımdan tutarak beni salladı.

"Patris nefes alman gerekiyor!"

Akciğerlerim hava için yalvarıyordu. Ama ben hiçbirşey yapamıyordum. Yaşadığım ani şok beynimi dondurmuştu. Birden derin bir nefes aldım. Akciğerlerim havayı vakumlarken ona değil de yere bakıyordum.

"Sakın benden korkma," kafasını eğerek, "Seni korkutmak için değil, sana yardım etmek için buradayım." dedi. Karşımda durmuş benimle konuşuyordu. Konuşuyordu!

"Burada başına gelenleri biliyorum, bizlerden haberdar olduğunu biliyorum." dedi. Evet, onların varlığından haberim vardı. Ama ben onları hayatımda sadece bir kez görmüştüm. Çok küçükken, neredeyse hatırlamıyordum bile. Hatta gerçek olduklarından bile emin değildim. Yıllardır hayal dünyamın bana oynadığı oyunlardan sanmıştım. Ama değildi. Karşımda duran kişi bana bütün gerçekliği kanıtlıyordu.

Peki ya gerçekten bir hayal ürünüyse? Bunlar gerçek değilse. Ya şu son bir aydır yaşadığım olaylar gerçek değilse. Basketbol sahası, kütüphane ve burası... Ya gerçekten şizofren kaçığın tekiysem. Ya annemin ölümü üzerine geçirdiğim şok beynimde büyük bir hasar bırakmışsa. Ve ben tüm bunları hayal dünyamda kuruyorsam. Düşüncelerimi yalanlamak istercesine ona doğru bir adım attım. Evet, şuan ki düşüncelerime inanmak istemiyordum.

KUYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin