Gecenin karanlığı her yeri örtmüşken içinde bulunduğum sokak, neredeyse tamamen karanlıktı. Paltomun iç cebindeki sigara paketine ulaşıp kendim için bir tane sigara çıkardım, dudaklarımın arasına yerleştirdiğim sigarayı yakmak için çakmağım her zamanki gibi pantolonumun sağ cebinde hazırdı. Çakmağımla sigaramı ateşlerken çıkan kıvılcım ardından gelen ateş sakallı yüzümü aydınlattı kısa süreliğine, sol koluma takılı saate çevirdim bakışlarımı ilk dumanımı nefeslenirken. Saat on ikiyi beş geçiyordu. Bu izbe sokakta bulunmak zorunda olmasaydım evime gidip rahatsız edici koltuğuma uzanır ve yarın için işlerimi planlamaya koyulurdum, nitekim çoğu zaman işlerim planladığım gibi gitmez bir aksilik çıkardı. Hayatımın hiç bir noktasında bu durum değişmemişti. Bu gece mesela on ikide burada olacağını söyleyen birinin tam on ikide burada olmasını isterdim on ikiyi beş geçe değil. Çoğu insanın aksine sabırlı biri olsamda beklemeyi hiç bir zaman sevmemişimdir hayatımda. Sigaramı içmeye devam edip bir yandanda saatimi kontrol ederken sokağın sonundan gelen adım sesleriyle yaslandığım çalışmayan sokak lambasından ayrıldım, yavaş adımlarla sokağın ortasına yürüyerek gelen kişinin kim olduğuna baktım. Bu gece bu sokağın özellikle daha karanlık olmasının ve bazı sokak lambalarının yanmamasın sebebi şu an burada bulunuyor olmamdı, bu kadar uğraşın davetsiz bir misafir yüzünden berbat olması kimseyi mutlu etmezdi açıkçası. Sokağın karanlık kısmı benim olduğum tarafa doğruyken insanların geldiği taraflar aydınlıktı, onlara bakmak için hareket etsem bile en fazla benim varlığımdan haberdar olabiliyorlardı, yüzüm karanlığın içerisine karışıyor ve akıllarda soru işareti bırakıyordu. Tabiki beklediğim kişinin yüzümü görmesine gerek olmadığı aşikar bir gerçekti.
"-Aybars!"
Diyerek seslendi bana, ona ismimi böyle zamanlarda bağırmaması gerektiğini bir çok kere söylemiş olmama rağmen.
"-Çınar. Beni bekletmekten vazgeçmelisin."
"-Pffs... Kusura bakma tamam mı? İsteyerek yapmadığımı biliyorsun."
Sigaramdan bir duman daha alıp yere attım ve ayakkabımın tabanıyla süngerini ezdim. Kafamı sağa sola yavaşça sallayıp bir yandan konuşurken az önce solumuş olduğum dumanı geri bırakıyordum.
"-Her defasında aynı şeyleri söylemenden sıkıldım. Kendine çeki düzen ver."
Gözlerimi onun gözlerine kenetledim, ben konuşmaya başladığım ilk anda yanıma gelmiş olan Çınar bu göz kontağından kaçınmak için bir çaba sarf etmese bile benim sertliğime karşı bir isyan belirtisi göstermemişti. Gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı tekrardan.
"-İşi hallettim, bir sorun çıkmadı. Parayı ne zaman almak istersin?"
Konuşurken sesini alçaltmış sokakta kimse olmasa bile sadece benim duyabileceğim bir şekilde konuşmuştu, ne kadar burası çok fazla kimsenin geçtiği bir sokak olmasada Çınar böyle konularda her zaman dikkat eder yerin kulağına hiç bir şey söylememeye çalışırdı.
"-Seni önemsediğimi biliyorsun değil mi? Sadece bu alışkanlığını bırakman gerek, bekletilmek beni daha da geriyor. Bunu en iyi bilen kişilerden biri olduğunu düşünüyordum."
Çınar rastgele bir insan değildi, benim iki dostumdan birisiydi. Ne kadar ona sert çıkışsamda hayatımda ondan daha değerli bir hazinem olmamıştı hiç bir zaman. Birbirimizin sırtını hep kollamıştık şu ana kadar burada beni beş dakika değil beş saat hatta beş gün bile bekletse ona en fazla bunları söyler ardından eskisi gibi konuşmaya devam ederdim.
"-Sorun değil Aybars, biliyorum dostum. O halde yarın ofise getiririm senin içinde uygunsa."
Kafamı yukarı aşağı sallayarak Çınarı onayladım sağ elimi onun omzuna koyup hafifçe sıktıktan sonra gülümsedim.
"-Kendi payını almayı unutma."
Bu sefer onaylama sırası Çınardaydı, gülümseyerek kafasını hızlı bir şekilde iki kere salladı.
"-Pekala, o halde iyi geceler Aybars kendine dikkat et."
Sözler ağzından çıkarken gerçekten yorgun olduğu anlaşılabiliyordu Çınarın, sözünü bitirdikten hemen sonra gelen derin bir esneme yorgun olduğunun somut kanıtı gibiydi. Sol elimi açarak ona doğru uzattım.
"-Bana vermen gereken bir şey yok mu?"
Önce şaşırsada ardından hemen neyi kastettiğimi anladı Çınar, sağ elini kafasına götürüp saçını karıştırdı.
"-Gerçekten çok yorgunum dostum, bunlar senin."
Belinden çıkarttığı bakımlı siyah tabancayı elime bıraktı, vakit kaybetmeden kendi belime aktardım silahımı. Paltomu ve içimdeki gömleği düzeltip silahı tamamen gözlerden kaybettikten sonra Çınarın eline baktım tekrardan.
"-Bu ne?"
"-Müşterinden sana iletilen bir mesaj."
Bu gibi bir günde Çınarın bana vereceğini düşündüğüm son şeydi aslında bir zarf, şaşkın olduğum elli kilometre öteden anlaşılırdı biri görebilseydi.
"-Aşk mektubu mu yazdılar yoksa?" dedim gülerek.
Bu sırada sarı zarfı alıp paltomun iç cebine yerleştirmeye çalışıyordum.
"-Sana heriflerle çok konuşmaman gerektiğini söylemiştim. Beni dinlemedin Aybars."
Çınarda gülerken bir adım geri gitti hafifçe elini havaya kaldırıp gülümsedi.
"-Kendine iyi bak dostum." dedi Çınar ve arkasını döndü.
"-Sende kendine dikkat et dostum."
Arkamı dönüp yürümeye başladığım anda sokak normal haline döndü ve tüm ışıklar açıldı. Eve gidene kadar yaklaşık on dakikalık bir yolum vardı, aklımı kurcalayan tek şey ise mektubun içinde ne yazılı olduğuydu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRLİ TİCARET
ActionKendimi koltuğuma bırakıp bir sigara yaktım, oda tamamen birbirine girmiş her yer kırılmış, fırlatılmış ve parçalarına ayrılmıştı. Kafamın içini temsil ediyormuş gibi hissettim bir anlığına, her şey birbirine girmiş eski günlerin adını anmak bile zo...