"ne?"
"öyle, gerçekten hatırlamıyor musun jis?" kafamı hızlı bir şekilde sağa sola salladım ve derin derin nefes almaya başladım. nefes almakta güçlük çekiyordum ve şuan tek isteğim sabahki utanmaz, arsız jisungun geri gelmesiydi. "han. iyi misin?" minhonunu telaşlı gözlerine baktım ve onay verdikten sonra "nerenden ö-öptüm m-minho?" diye sormaktan kendimi alı koyamamıştım. yüzündeki telaş azalsa da yok olmamıştı fakat gülümsemeye başlamıştı.
"gel bir sana su vereyim. iyi görünmüyorsun." bilerek yapıyordu. beni geçiştiriyordu. arkasını dönmeden önce yüzüme daha çok yaklaştı ve dudaklarıma bakıp arkasını döndü. kendime geldikten sonra peşinden gittim. bizimkiler hala uyuyordu. tanrım ben burada adrenalin patlaması yaşayıp heyecandan gebereyim onlar mışıl mışıl uyusun.
masaya dönük duran bir tabureyi çekip minhoya dönük, masa arkamda kalacak şekilde oturdum ve suyumu bekledim. suyu verip yanımdaki tabureye bana dönük bir şekilde oturdu ve su içerken beni izlemeye başladı. beni izlemesi suyu doğru düzgün içmemi engelliyorken "dudağımdan." demesi son nokta olmuştu. bardağı titreyen ellerle masaya koyup öksürmeye başladım. arkama geçip sırtıma vurmaya başladı.
"yavaş olsana oğlum. herkesi uyandıracaksın." dediğinde sert bir bakışla arkamı dönüp ona baktım. gülmemeye çalışıyor gibi gözüküyordu. gerçekten daha fazla kimseyi rahatız etmemek için koşarak odama çıktım. yatağıma oturup öksürüklerimi düzene soktum ve derin derin nefes almaya başladım. nefese doyamıyordum bugün. kimin yüzünden acaba...
"şaka yapıyorum. dudağımdan öpmedin." sesin geldiği yere, sabah chrisin bizi izlediği yere baktım. "madem dudağından öpmedim niye dudağından öptüğümü söyleyip gereksiz kargaşa yaratıyorsun minho?" sabah sabah bunların yaşanmasına gerek yoktu. zaten yeteri kadar temasa girmişken bide öpüştüğümüzü söyleyip yüreğime indiriyordu.
"dudağından öpmediğimi söyledin, ama öpüp öpmediğimi söylemedin." dediğimde gülümseyip yatağa doğru yürümeye başladı.
"yanağımdan öptün fakat düşündüğün gibi bir öpme değil, seni kandırmak için öyle söyledim." bunları söylerken çoktan yanıma oturmuştu bile. yatağın daha ortasına doğru oturdum ve bağdaş kurdum. oda karşıma geçip aynı şekilde oturduğunda "nasıl bir öpmeymiş?" diye sordum.
"seninle uyumamı söyledikten sonra yanına yattım ve üzerimize battaniyeyi çektim. fakat seni tam örtemedim bu yüzden senin tarafındaki battaniyeyi almak için üzerine eğildim. bu sırada yüzüne çok yakınlaşmışım sende yanına dönerken dudakların yanağıma sürttü hepsi bu." tam derin bir oh çekmiştim fakat sözlerine ekledikleri ile nefesim götüme kaçmıştı.
"ama sarılma kısmı senin uyurken ki güzelliğin kadar gerçekti han." yanlış mı duymuştum yoksa rüyada mıydım? benimle tüm gün yeteri kadar uğraşmamış gibi şimdide bana iltifat ediyordu.
"ee şey, aşağıdakiler uyanmıştır. kahvaltı hazırlamam gerek. istersen yardım edersin. olur mu?" diye sorduğumda "olur tabi ki ederim de. mümkünse duş alabilir miyim? malum dün kavga, içki falan derken-" sözünü bölüp "ah tabi tabi git sen aşağıdan eşyalarını al gel ben sana havlu çıkarayım." dediğimde kafasını sallayıp ayağa kalktı ve merdivenlere yöneldi.
hemen tuvalete girdim ve dolapta havlu aramaya başladım...
...
"ananı satayım!" elimdeki üç yumurtadan birini yanlışlıkla yere düşürmüştüm. sağlam kalan yumurtaları tezgaha koyduktan sonra yere oturdum ve kabukları toplamaya başladım. "jisung dikkat et!" arkamdan gelen sesle o tarafa kafamı çevirdim ve merdivenlerdeki minhonun bana doğru koştuğunu gördüm. fakat benle arasında yaklaşık beş adım kaldığında durdu ve sadece gözlerini kısarak olacak şeyleri bekledi.
ne yaptığını anlamaya çalışırken önce kafamda sert bir şey sonra da ıslaklık hissettim. umarım düşündüğüm şey değildir, umarım düşündüğüm şey değildir...
elimi kafama götürüp saçıma dokunduğumda tam da düşündüğüm şey olduğunu anladım. tezgahta ki yumurtalardan biri kafama düşmüş ve tezgah yüksek olduğundan kafama düşünce kırılmıştı. bahçedeki masada kahvaltı bekleyen çocuklara en hızlı ve en güzel şekilde yemek yapacağım diye mutfakta çırpınıp duruyordum bir saattir. ama başarılı olduğum söylenemezdi.
boş bakan gözlerle ayağa kalktım ve elimdeki kabukları çöpe attım. "yok minho yok ben beceremiyorum yemek yapmayı. baksana yumurtayı kırmayı bırak tutamıyorum bile, gerçi kafamda da yerde de kırıldı ama neyse." minho tatlı bir şekilde gülümseyerek bana yaklaştı ve kafamdaki yumurta kabuklarını toplarken "sorun değil jisung, herkes yemek yapmak zorunda değil. hem ben hemen bir çözüm bulurum korkma sen."
o ellerini yıkarken yerde kalan yumurtaya baktım. temizlemem gerekiyordu. minhonun bir yanağımı okşamaya başlamasını fark edince kendime geldim ve minhoya bakmaya başladım.
"bak şimdi ne yapacağız biliyor musun? sen telefonunu kapıp bizimkilerin yanına gidiyorsun ve her hangi bir yerden yemek sipariş ediyorsunuz. bende yerdeki yumurtayı temizleyip yanınıza geliyorum. biz yemekleri beklerken sende duş alıyorsun gelince de o güzel bahçende kahvaltı ediyoruz. tamam mı?" dedikleri moralimi yükseltmişti.
minhoya gülümseyerek teşekkür ettim ve koşarak bahçeye çıktım. çocuklar yemek seçerken bende onları izliyordum. çok kısa bir süre sonra minho da yanımıza gelip kendi yemeğini seçti. telefonu alıp siparişi verdim ve çocukları bahçede bırakarak duş almaya gittim.
...
duştan çıktığımda zilin sesini duymuştum. giyinip aşağıya indim ve bahçeye çıktım. çocuklar yemekleri açıyorlardı. minho çıkan yemekleri saydı ve bana döndü. "sen yemek söylemedin mi? yoksa eksik mi gelmiş?"
"yok tam gelmiş, ben söylemedim. pek kahvaltı insanı değilimdir. kahve yapacağım kimler ister?" minhoya cevap verdikten sonra sorduğum sorunun yanıtını aldım ve kimsenin içmeyeceğini anlayınca kendime kahve yapmaya içeri geçtim.
"neden kahvaltı etmiyorsun?" korkuyla arkamı döndüğümde yemeğini alıp mutfak masasına oturan minhoyu gördüm. "ne yapıyorsun be burada? ödümü patlattın." dediğimde "tek kalma diye geldim, istemiyorsan giderim." diyip bahçeyi gösterdi. "saçmalama. otur istediğin yerde." dedim ve gülümsedim. minho da bana aynı şekilde gülümsedi ve yemeğine döndü.
hala az önceki gibi gülümseyerek onun yemek yemesini izlerken telefonuma gelen bildirimle dikkatim dağıldı. telefonumu açıp bildirime baktığımda gördüğüm isim yüzümdeki gülümsememi silmiş yerini mimiksizliğe bırakmıştı.
soobin
jisung konusabilirmiyiz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
senin anonim
Teen Fiction~brn okidokihan sey selam seuliseitiraf selam okidokihan itiraf.