2

98 6 6
                                    

-selam jisung, minho ben.
"m-minho mu? buyur benim hyung"
-ne yapıyorsunuz diye aramıştım. tahminim üzerine yalnızsın.
"evet. anladığım kadarıyla sende öyle. bizi satıp sevgilileriyle konuşuyorlar."
-aynen öyle. ee nasıl gidiyor hayat.
"eh işte yorucu. senin nasıl hyung?"
-hyung deme lazım olur.
"nasıl yani anlamadım."
-hm.
"ne dedin hyung?"
- jisung ya bana her cümlenin sonunda hyung demeyi bırak ya da direkt hyung demeyi bırak aramızda bir yaş var zaten.
"peki hyung."
-bir daha hyung dersen yüzüne kapatacağım. minho desene. felix bile abisi olmama rağmen abi demiyor, sen niye diyorsun?
"bilmem minho demek çok yabancı geliyor."
- peki öyle olsun ama bari hyung deme. yaşlı hissediyorum kendimi.
"peki, minho."
-ooo kolay alıştın bence. halledersin sen.
"heheee tabi hallederim."
- şey felixler bu gece sendemi kalacaklar.
" he sordum. dedim hepsine ailenize sevgililerinize falan söyleyin ya da sorun kalın bu gece diye de. kalacaklar."
- tamamdır. anladım sağ ol.
"rica ederim. şey isterseniz sizde gelin grupça. film falan izler bir şeyler yaparız. sabahta hep beraber kahvaltı falan yapar bir şeyler bulur eğleniriz."
-olabilir aslında. bizde bu dangalaklarla çok sıkılıyoruz. ruhsuz defolu mallar işte ne yaparsın.
"CKJFDLĞJFKDKHUJFOPLSKOMJNFKLÖGTRJ."
-DFJKLDFKJOPSKLFPV. ben bir sorayım o zaman bizimkilere haber veririm ya da seninkiler verir zaten. sen de numaramı kaydet.
"tamamdır o zaman- bir dakika harbi sen benim numaramı nasıl buldun."
-e bizimde kendimize göre yöntemlerimiz var güzelim.
"neden acabaa..."
- ne neden acabaa?
"boş ver ya. hadi bekliyoruz."
-tamamdır. görüşürüz.
"ANANI AAAAAAAAAAAAAAAA MİNHOOOOOOOOOOOOOOOOO."
-LAN FELİX SEN MİSİN? NOLDU?
"EVDE HİİİİİİİİİİÇ BİİİİİİİİİİİR ŞEEEEEEEEEEEEEEEEEEY YOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOK. GELİRKEN MARKETTEN BİRŞEYLER ALIP GELSENİZE."
 -SENİN BELANİ SİKEYİM FELİX. TAMAM ALIRIZ. KULAĞIMI SİKTİN GERİZEKALI BEYİN YOKSUNU

...

telefonu kapayıp gülerek bana uzatan felix'e bakarak kahkaha attım. diğerleri de yanımıza gelince sonunda oturduğum yerden kalkıp koltuğa geçtim. "of aman. götüm düzleşmiş amına koyayım. ne diye yerde oynadıysak." diyerek kalçamı ovuşturdum. hepsi kıkırdadıktan sonra seungmin "bebeğim hadi bizi düşündüğünden değil de minho için onları buraya çağırdığını anladık lafımız yok ama ne diye kalın diyorsun. yer mi var senin evinde?" dedi.

"ne alaka? aa kalbimi kırıyorsunuz. tabiki sizi düşündüğümden değil nasıl düşünürsünüz bunu. ayrıca ben istersem gökten yatak bile indiririm bana bırakın. relaaxx." diyerek yerimde kıpırdanarak rahat bir pozisyon aldım.

 kafalarıyla onay verdikten sonra jeongin "ya bunlar içki falan almazlar dimi ben güvenmiyorum bunlara." dedi. seungmin "sen changbine güven ben dişimi kıracağım zaten." diyerek çıkıştığında jeongin "saçmalamayın bu benim sevme şeklim. ben sevdiklerimi gömerim şifonyerlerim benim muah." dedi ve öpücük attı. "ya anama bile söv, razıyım ama şifonyerim ne lan? ne biçim bir fantezin var senin?" dedim ve jeongin hariç herkes beni onayladığında gururla gülümsedim.

 yarım saattir bizimkilerin gelmesini bekliyorduk. beklerken hepimiz kendi telefonlarımızdan film önerilerine bakıp not alıyorduk. bir saatin sonunda seungmin her şey yolunda mı diye chrisi aramaya karar vermişti fakat daha çaldıramadan kapı çalmıştı. jeongin kapıya koşarken biz de yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledik. kapının açılmasıyla üç kişinin evin içine dalması bir oldu. minho, hyunjin ve changbin poşetleri mutfağa fırlatarak kendilerini koltuğa bıraktılar. hepimiz kapıda elinde poşetlerle dikilen chrise döndüğümüzde garip bir gülümsemeyle içeri geçti ve tıpkı diğerleri gibi poşetleri kenara koyarak koltuğa uzandı.

chris hariç diğerleri koltuğa ilk yüz üstü yattığı için yüzlerini görememiştik fakat oturuşlarını düzelttiklerinde minhonun dudağının, changbinin burnunun ve hyunjinin kaşının kanadığını görünce hepimiz koltuğun önünde sıralandık ve ne olduğunu anlamaya çalıştık.

"ne oldu lan size? ne bu hal? kan içindesiniz." dediğimde hepsi birbirlerine baktı ve sonunda chris konuşmaya başladı. "ya biz abur cuburları almak için markete gittik. aldık işte bir şeyler sonra changbin dedi ki jeongin süt dilimi çok seviyor ona süt dilimi alacağım sonra da çıkarız. o bunu derken yeonjunlar yanımızdan geçti."

"o kim be?" diye sorduğumda minho "anlaşamadığımız insanlardan biri, beş kişi takılıyorlar. düşmanımız gibi bir şey işte." dedi. ardında chris, minhoyu onaylayarak devam etti. "aynen öyle. her neyse işte bunlar süt dilimi alacağımızı duyunca bizden önce gidip hepsini almışlar. biz buzdolabına gittiğimizde boş rafa bakıyorduk. arkamızdan geçtiler, geçerken de taeyhun " sevgililerine çok yazık, küçücük bir şeyle bile mutlu edemiyorlar onları baksanıza." dedi ardından soobin "sikleriyle mutlu etsinler diyeceğim boşa gidecek." dedi. biz zaten delirdik orda ama bir şey yapmadık. sonra ödedik çıktık bunlar önümüzde yürüyorlar. minho elindeki poşetleri yere bırakıp soobine doğru koştu sırtına atladı çocuğun. yere düştüler dövüşüyorlar, diğerleri de bize koşunca bizde karşılık verdik. minho sikini soobinin ağzına sokmaya çalışmasa devam edecektik ama durdurmamız gerekti..." soobin mi? umarım düşündüğüm kişi değildir.

seungmin "chris sende mi ya? şu gözüne bak mosmor olmuş." dediğinde chris mahcupça sevgilisine öpücük attı. "acile döndük iyi mi? her neyse herkes birine baksın o zaman." felix konuştuğunda herkesin sevgilisine bakacağını biliyordum. bu durumda bana minho kalmıştı...

...

batikonu pamuğa dökerken ellerini arkadan destek alacak şekilde oturmuş minhoya "her önüne gelenin ağzına sikini mi sokarsın?" diye sordum. gülerek "sadece istediklerime." dedi. batikonun kapağını kapayıp elimde pamukla minhoya döndüm ve çenesini kavrayarak kafasını kendi hizama getirdim. bunları yaparken beni izliyordu. elimdeki pamuğu çenesini hala tutarken yavaşça dudağının kenarına değdirdim. yandığını düşünerek pamuğu çekip dudağına üflemeye başladığımda yarım ağız sırıttı.

üflemeyi bırakıp pamuğu bir daha değdirdiğimde bileğimi tuttu ve itti. "ahh, çok yaktı bu. canım acıyor." dediğinde telaşlanıp tekrar üfledim. üflememle daha çok gülerek "yanıyor jisung. üflesene!" dediğinde benimle uğraştığını anlayıp "pislik, hakettin bunu." diyerek pamuğu sertçe yarasına bastırdım. bastırmamla acıyla bağırdı ve "napıyorsun lan?" diye sordu. gülerek "ay çok mu acıdı kıyamam." dedim. "çok acıdı, hala da acıyor." dedi ve dudağını büzdü.

 "ama öpersen geçer."

...

senin anonimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin